MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/10/2013NUMARASI : 2007/351-2013/484Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı, asli müdahiller ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Talep, tapu kayıtlarında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Davacı ve asli müdahiller, mirasbırakan Halil ile Hafize kızı, 1913 doğumlu H.. E..’un (A..’ın) paydaşı olduğu 305 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında sehven adının “Gülşen” olarak yer aldığını, soyadının ise hiç yazılmadığını, hazine tarafından tapu kayıtlarına göre açılan davada husumetin murise G.. A.. adıyla yöneltildiğini, resmi kayıtlarda bu isimde bir kişi olmadığından o davada tebligat yapılamadığını ileri sürerek tapu kaydının nüfus kaydına uygun olarak düzeltilmesi isteği ile eldeki davayı açmışlardır.Davalı, dava konusu taşınmazın hazine adına tescili bakımından mahkeme kararı olduğunu, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.02.1993 tarih, 1990/205 esas, 1993/44 karar sayılı kararı ile tapusunun iptal edilerek hazine adına tesciline karar verildiği, anılan taşınmazın Padişah tapusu kapsamında kalıp yasa gereği hazineye ait yerlerden olduğu, buna göre mahkeme kararı olmadan dahi taşınmazın hazineye ait bulunduğu, yolsuz tescile dayalı hak sahibi olduklarını iddia eden davacıların murisleri yönünden bir hak talebinde bulunamayacakları, davacıların eldeki davayı açmakta hukuki yararları olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nin 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır../..Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. 1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.2-Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir. 5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.Tapu Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.Somut olaya gelince; çekişme konusu 305 parsel sayılı taşınmazın tapulama tespitinin 25.06.1977 tarihinde, verginin 679 tahrir nolu vergi kaydı ile Halil kızları Gülşen ve Halime ile Mustafa oğlu K.. A.., E.. K.., R.. A.. ve Hüseyin kızı Server’in zilyetliğinde olduğundan bahisle paylı mülkiyet üzere anılan kişiler adına yapıldığı, tespite itiraz üzerine tapulama komisyonunun tespit gibi tescile karar verdiği, 12.01.1982 tarihinde tapulama tespitin kesinleşerek 305 parselin 09.02.1982 tarihinde Halil kızı Gülşen adına 2/12 pay tescilinin yapıldığı, daha sonra hazinenin açtığı tapu iptali ve tescil davası sonucunda Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.02.1993 tarih, 1990/205 esas, 1993/44 karar sayılı kararı ile; 305 parselin 1323 tarih, 13 nolu Sultan Abdülmecit adına olan tapu kaydı kapsamında kaldığı, bu nedenle taşınmazın 431 sayılı Yasa gereğince hazineye intikal edeceğinden tapu kaydının iptali ile hazine adına tesciline karar verildiği, anılan kararın tebligat aşamasında olup henüz kesinleşmediği açıktır.../...Öte yandan; Urla Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.02.1993 tarih, 1990/205 esas, 1993/44 karar sayılı dava dosyasında davacı hazinenin kayıt maliki olarak davalı G.. A..’a husumet yönelttiği, anılan kişiye dava dilekçesinin tebligat kanunu hükümlerine aykırı olarak tebliğinin yapıldığı, karar tebliğinin ise yapılamadığından hazine vekilince 03.12.2009 tarihinde mahkemeye verilen dilekçe ile; davalı G.. A..’ın haricen H.. E.. olduğunun öğrenildiği, bu yönde kayıt düzeltme davası açıldığı, kararın bu kişinin mirasçılarına tebliğ edilmesinin talep edildiği, tebligatların ise tamamlanmadığı görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki; tapu sicil kaydında kimlik bilgileri eksik yer alan kişiler bakımından malikin veya mirasçılarının dava açma hakları olduğunda kuşku yoktur. O hâlde; dava konusu taşınmazın kayıt malikinin kim olduğunun belirlenmesi, doğru kişi adına kayıt oluşturulması bakımından davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu tartışmasız olup, ayrıca hazinenin açtığı yukarıda içeriği açıklanan dosya bakımından da davalı sıfatının belirlenmesi açısından eldeki davanın sonucunun etkili olacağı da sabittir. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak, çekişme konusu taşınmazın paydaşının kim olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de, davanın reddedilmesine rağmen davalı vekili lehine avukatlık ücret tarifesi hükümleri gözetilerek avukatlık parasına karar verilmemiş olması da isabetsizdir. Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.