Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6443 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 4181 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: LÜLEBURGAZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 27/11/2007NUMARASI: 2005/461-2007/440Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak mirasbırakanları A.G.'in .. ve .parsel sayılı taşınmazlardaki 1/4 payını diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı oğluna ölünceye kadar bakım akdi ile temlik ettiğini, murisin bakım akdinden kısa bir süre sonra öldüğünü ileri sürüp tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmazsa tenkis istemiştir.Davalı, bakım borcunu yerine getirdiğini, mirasbırakanın akitten bir süre sonra ölmüş olmasının muvazaanın kanıtı sayılamayacağını, ölünceye kadar bakım aktinin ivazlı tasarruflardan olup tenkis istenemeyeceğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının edimini yerine getirmediği, işlemin muvazaalı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi S.A.'??n raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, Borçlar Yasasının 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, karar verilmiştir.Miras bırakan A.. G..in 25.7.2002 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olarak davanın tarafları ile dava dışı Ş..nün kaldıkları, murisin .... parsel sayılı tarla vasıflı taşınmaz ile ..parsel sayılı ev, ağıl ve arsası nitelikli taşınmazdaki malik olduğu 1/4 payını 1.5.2002 tarihli ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davalı oğluna temlik etmeyi taahhüt ettiği, taşınmazlardaki bu payın daha sonra anılan sözleşmeye dayanılarak 14.12.2004 tarihinde davalı adına tescil edildiği sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, bireylerin yaşlanma ve yaşlılıkta yalnız kalma korkuları ölünceye kadar bakma sözleşmesinin doğumuna yol açmıştır.Öte yandan ölünceye kadar bakma sözleşmeleri ivazlı sözleşme türlerinden olup, nitelik itibariyle güvence sağlayan akitlerdendir.Diğer taraftan, bu tür akitlerin hedefi maddi bir destek elde etmekten ziyade bakım alacaklısının sosyal ve içtimai durumuna uygun bir bakım elde etmektir.Bilindiği üzere; Borçlar Yasasının 511. Maddesi bakım alacaklıları yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bakım alacaklıların??n akit sırasında özel bakıma muhtaç olmasını aramak yasada yer almayan bir unsuru ilave etmek olur. Bu ihtiyacın akitten sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş olması da aktin geçerliliğine etkili olmaz.Öte yandan, her ne kadar evladın gücünün elverdiğince ebeveynine yardımcı olması özel bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda yasal bir görev olabileceği düşünülebilirse de bu yardım ve bakım genelde yasal zorunluluk olmaksızın daha çok insancıl yönü ağır basan, belki de evrensel bir ahlak kuralıdır.Tüm bu açıklamalara karşın kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı temliklerin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi mümkündür.Somut olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca baktığımız da; ölünceye kadar bakma aktinin yapıldığı 1.5.2002 tarihinde murisin 89 yaşında olduğu, uzun yıllar davalı tarafından bakıldığı, tedavi giderlerinin davalının sigortasından karşılandığı, ilerde hak sahibi olacak ve davanın kabulünde yararı bulunan mirasçı Ş..'nün dahi murisin bakıldığını söylediği, tanık beyanlarına göre murisin başka taşınmazları bulunup mirasçıları arasında taksim ettiği, çekişmeli taşınmazlardaki payın davalıya temlikinin makul sınırlar içinde kaldığı anlaşılmaktadır.Tüm bu nedenlerle ölünceye kadar bakma sözleşmesinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, dolayısı ile muvazaalı olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.6.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.