ESAS NO : 2013/20309 KARAR NO : 2014/6436MAHKEMESİ : İSTANBUL 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/04/2013NUMARASI : 2013/97-2013/175Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen Karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 08.02.2012 tarihli ve 2011/20067-2840 sayılı ilamı ile bozulmuş, ancak davalılar vekili 05.10.2010 tarihli dilekçesinde “Söğütlüçeşme caddesi Derici Zeynel sk. No.18/5” adresini bildirmiş bu adrese daha önce tebligat yapılmışsa da bozma ilamı tebliğ edilemiyerek iade edilmiş davalılar vekilinin İstanbul Baro başkanlığından adresi sorulmuş ve Baro Başkanlığının bildirdiği adrese tebligat yapılmıştır.Bilindiği üzere yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 27. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Kanunun duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Yönetmeliği hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Yönetmeliğin amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Bu nedenle kanun ve yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludurTebligat Kanunun 10. maddesine göre; Kural olarak tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen son adresinde yapılır. (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.Ancak tebliği alacak kişinin müracaatının bulunması, kabulü koşuluyla her yerde yapılabilir. Tebligatı, tebliğ muhatabı adına almaya yetkili kimseler yasayla ayrıca belirtilmiştir. Bu cümleden olarak tebligatın vekil vasıtası ile takip edilen işlerde vekile (TebK m.11); tüzel kişilerde yetkili temsilciye, bunlar birden ziyade ise yalnız birine, (TebK m.12); tüzel kişiler adına kendilerine tebligat yapılacak kimselerin mutad iş saatlerinde bulunamamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir durumda oldukları takdirde, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine (TebK m.13); muhatabın ikametgah adresinde bulunmadığı hal için, kendisiyle birlikte oturan ailesi efradından veya hizmetçilerinden birine (TebK m. 16); belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlerin o yerde bulunmadıkları taktirde aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur veya müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde birlikte oturan aile efradından veya hizmetçilerinden birine (TebK m.17); otel, hastane, fabrika ve mektep gibi içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan yerdekiler için o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amirine (TebK m. 18); mevkuf veya mahkumlar için bulundukları yerin müdür veya memuruna (TebK m. 19) yapılması gerektiği belirtilen yasa maddeleri ile hüküm altına alınmıştır. Kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler de aynı Yasanın 21. maddesinde düzenlenmiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21. maddesinde, " Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.(Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar. " hükmüne yer verilmiş; Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 29. maddesinin değişik 1. fıkrasında da, "muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinme halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekir" denilmiştir. İşte, Yönetmelik'in anılan maddesinde yazılı şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın (yada muhatap namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu tevsik edilmeden Tebligat Kanunun 2l. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir.Somut olayda davalılar vekiline bozma ilamının usulüne uygun biçimde tebliğ edildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda davalı tarafa Yargıtay ilamı tebliğ edilerek yargılama yapılması gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.