Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6417 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 4443 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : DİKİLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 23/10/2007NUMARASI : 2000/48-2007/214Taraflar arasında görülen davada;Davacı,maliki olduğu 338 parsel sayılı taşınmazının satışı için gazeteye ilan verdiğini,davalı V.ın telefon ile arayarak eşine almak istediğini bildirdiğini,15 milyar lira üzerinden anlaştıklarını,vekaletnameyi hazır etmesini istediğini,hazırlattığı vekaletnamenin bilgisi dışında kimseye verilmemesini noter görevlisine bildirdiğini,anılan kişinin kendisini telefon ile arayarak,parayı denkleştiremediğini işlemlerin uzayacağını,vekaletname bilgilerini kontrol edeceğini kendisine bilgileri okumasını söyleyerek vekaletname ile ilgili bilgileri öğrendiğini, daha sonra arayıp sormaması nedeniyle şüphelenerek yaptığı araştırma üzerine taşınmazını iş birliği içerisinde olduğu diğer davalılara satmış olduğunu öğrendiğini,kullanılan vekaletnamenin kendilerine gösterilmemesi nedeniyle vekaletnamenin sahte bile olabileceğini,hile ile dolandırıcılık eylemi ile alınan vekaletname ile taşınmazının temlik edildiğini ileri sürerek,tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir.Davalı H.,taşınmazı iyi niyetli olarak 7 milyara satın aldığını bildirerek,davanın reddini savunmuş;diğer davalılar yanıt vermemişlerdir.Mahkemece, davalılar S.ve V.’ın kayıt maliki olmadıklarından husumetten;diğer davalının da kötü niyetinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar,davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi,duruşma isteği değerden reddedilerek,gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının maliki olduğu 338 parsel sayılı taşınmazın,davalı V.tarafından vekaleten birlikte yaşadığı davalı S.e 20.12.1999 tarihinde satış yolu ile devredildiği ve aynı gün davalı S. tarafından da emlakçılık işi ile uğraşan diğer davalı H.e 2750 YTL bedel gösterilmek suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır. Gösterilen bu satış bedelinin tanık beyanlarına göre gerçek bedelinin çok altında olduğu sabittir.Davacının çekişmeli taşınmazın satışı için vekalet verdiği,davalı V. ın iş birliği içerisinde olduğu anlaşılan davalı S.beraber taşınmazın bulunduğu Dikili'de birden çok emlakçıyı dolaştıkları,taşınmazın satışı ile ilgili olarak davalı H..ile önce bir görüşme yaptıkları,davalı tanıklarının beyanlarına göre 40-50 milyar bedel istedikleri ancak 10-10.5 milyara kadar indikleri,davalı H.' in bu miktarı da kabul etmeyerek ayrıldığı,birkaç gün sonra davalı H.'i çağırtarak onun vermeyi teklif ettiği 7 milyara taşınmazı satmayı kabul ettikleri ve 20.12.1999 günü saat 11.35'te taşınmazın önce davalı S.'e,sonra da aynı gün saat 16.40'ta davalı H.e 2750 YTL bedel gösterilmek suretiyle satıldığı görülmektedir. Davalı V.hakkında benzer dolandırıcılık eylemleri nedeniyle bir çok ceza davası bulunduğu,vekil olan bu davalı ile etrafa karısı olarak tanıttığı diğer davalı S.'in el ve iş birliği içerisinde hareket ettikleri sabittir. O halde burada açıklığa kavuşturulması gereken husus son el olan davalı H. in iyi niyetli olup olmadığıdır. Davalıların yargılandığı ceza dosyasındaki beyanlarına göre davalı H.diğer davalıları karı koca olarak tanıdığını, oysa bu hususun en geç satış sırasında anlaşılabileceği, diğer davalıların hal ve davranışlarından taşınmazı elden çıkartmak için uğraştıkları, taşınmaz direkt olarak davalı H.'e satılabilecekken aynı gün önce S.e satılmış olması,bu davalıların pazarlıkta bu kadar fiyat indirmiş olmaları,Dikili' de tanınmış olduğunu bildiren emlakçılık işi yapan bir kişinin gerekli özeni göstermeden vekil eliyle yapılan bir satışta bu şekilde hareket etmesi hayatın olağan akışına aykırı olup,bu hususlar davalı H..' in de iyi niyetli olmadığını göstermektedir.Kaldı ki,davacıya bir satış bedelinin ödendiği de kanıtlanmış değildir. Öyle ise,Halil'in Türk Medeni Kanunun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.Tüm bu olgular değerlendirildiğinde,davalıların el ve iş birliği içerisinde vekaleti kötüye kullandığı ve davalı H. in de bunu bilen ve bilmesi gereken konumda bulunduğu sabittir. Hal böyle olunca,davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nun 448.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,26.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.