Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6391 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 3835 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : KOZAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 02/11/2006NUMARASI : 2005/245-2006/348Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacılar,ortak miras bırakanları M.in çekişmeli 11 ayrı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalı eşine temlik ettiğini ileri sürerek tapuların iptal ve tescilini istemişlerdir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece " muris muvazaası yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılması,taşınmazların imar görmesi nedeniyle davanın kanıtlanması halinde miras bırakan tarafından yapılan temlikin,ne ölçüde imar parsellerine yansıdığının saptanarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyulmasından sonra,davacı A. 30.10.2006 tarihli dilekçe ile miras payı oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuş, dava konusu taşınmazların temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı olmadığı gerekçesiyle davacı A.yönünden davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı A.. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece,davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden,daha önce davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın " davada ileri sürülen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iddia yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmaksızın karar verilmiş olmasının doğru olmadığı" gerekçesiyle bozulduğu, oysa mahkemece bozma ilamına uyulmasına karşın bozma gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere,Yargıtay bozma ilamına uyulmakla orada işaret edilen,benimsenen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve değerlendirme yapılması usuli kazanılmış hakkın kaçınılmaz bir gereğidir.Öte yandan;uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Hal böyle olunca; dava konusu 110 ve 111 parsel sayılı taşınmazların resmi akit tablolarının getirtilerek miras bırakan tarafından ne şekilde temlik edildiğinin belirlenmesi,yine muris tarafından satış suretiyle davalı A..'ye temlik edilen ve imara tabi tutulan taşınmazların da ne ölçüde imar parsellerine yansıdığının saptanması, önceki bozma ilamında da işaret edildiği üzere soruşturmanın eksiksiz olarak yerine getirilmesi,ondan sonra sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken,bozma gereği yerine getirilmeden yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H:U.M.K'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,26.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.