Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6385 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 3800 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: MALATYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 09/07/2009NUMARASI: 2007/209-2009/327Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, paydaşı bulundukları 334 parsel sayılı taşınmaza davalıların haksız olarak işgal ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalıların taşınmazda malik oldukları, haksız işgalin sözkonusu olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar Z., F., B. ve L. T.tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 334 parsel sayılı taşınmazın davacılar ve dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, davalıların taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacılar, davalıların taşınmazlarını kullanıp, müdahalede bulunduklarını ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, bir kısım davalılar taşınmazda paydaş olduklarını, bir kısmı ise paydaş olan kardeşlerine teban yer kullandıklarını, bir kısmı ise müdahalelerinin olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Dosyanın incelemesinde, 334 parselin davacı tarihinden önce 2005 yılında DSİ tarafından yapılan kamulaştırma işlemi sorusunda ifraz edilerek 1538,1539,1540 parsellerin oluştuğu 1540 sayılı parselde davacılar bir kısım davalılar ve dava dışı kişilerin paydaş kılındıkları anlaşılmaktadır.Davacılar, yargılama aşamasında, müdahale ettiklerini ileri sürdükleri kişilerin davaya dahil edilmesini istemişler, mahkemece anılan kişilerin davaya dahil edilmelerine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek araştırma yapılması, özellikle davacıların payına karşılık kullanabileceği yerlerin olup-olmadığının saptanması, taşınmazda paydaş olan kişilere teban kullanan davalıların belirlenmesi, paydaş olan davalıların edinme tarihlerinin saptanması dahili dava yolu ile bir kimseye taraf sıfatı verilemeyeceğinin ve hakkında hüküm kurulamayacağının düşünülmesi, elatma olgusu sabit görülür ise, edinme tarihlerine göre ecrimisil hesabının yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturmaya dayalı olarak yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Temyiz eden davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Açıklanan nedenlere hasren kararın HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.6.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.