Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 635 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16875 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: BURSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/03/2011NUMARASI: 2009/423-2011/109Yanlar arasında görülen tapu iptal davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hakimi .. raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal davası isteğine ilişkindir.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, özellikle dava dilekçesi içeriğinden, davacının sadece tapu iptali isteğinde bulunduğu, taşınmazın tescili yönünden bir talebi olmadığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, tapu kaydına dayanılarak açılan bir iptal davasında ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescil isteğini kapsamadığı gözetilerek tescil davası açması için davacıya imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki davayı birleştirerek karara bağlamaktan ibarettir. Değişik anlatımla, sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği (dolu pafta sistemi) genel ilke ile bağdaşmaz. Ne var ki, davacı iptal değil sadece tescil isteğinde bulunmuş ise, Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarında tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığından, davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur . (YHGK 11.11.1983 tarih, 981/8-80 Esas, 983/1162 Sayılı Kararı)Somut olayda, davacı her nekadar yargılama aşamasında tapu iptali ve tescil isteği olarak talebini açıklamışsa da, usuli dairesinde bir tescil davası açılmadıkça ıslah yoluyla davanın iptal ve tescil davası olarak sürdürülmesi olanağı olmadığı gibi yöntemine uygun bir ıslahın yapıldığından da sözedilemeyeceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, tescil davası açılması yönünde davacıya önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, bu hususun gözardı edilmesi isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair nedenlerin incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.