Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6344 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4202 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : FATİH(KAPATILAN) 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/12/2009NUMARASI : 2008/18-2009/391Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 9 nolu bağımsız bölümün, vekaletten azledildiği halde davalı Murat tarafından davalı M.K.’a, ondan da diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiğini, davalıların el ve iş birliği içinde hareket eden kişiler olduğunu ileri sürüp tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında taşınmazın üçüncü kişilere temlik edilmesi üzerine tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde 60.000,00.-TL tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar M. ve M. H., davanın zaman aşımı süresinde açılmadığını, iddiaların doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın satışlarının gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacının tapu iptali ve tescile ilişkin davasını yargılama sırasında bedele dönüştürdüğü, davalı M. yönünden davanın zaman aşımı nedeniyle, diğer davalılar yönünden konusuz kalması nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, davacı 19.03.2008 günlü dilekçesi ile öncelikle iptal-tescil bunun mümkün olmaması halinde bedel isteğinde bulunmuştur. Getirtilen nüfus kaydından davalı M.K.’ın dava tarihinden önce 14.09.2007 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Bu davalı hakkındaki davanın reddedilmiş olması, 04.05.1978 tarih 4-5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca dava tarihinden önce ölen kişi aleyhine dava açılamayacağından sonucu itibariyle ve bu gerekçe ile doğrudur. Davacının bu davalı bakımından yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddine.Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; dosya içeriğinden, toplanan delillerden, çekişme konusu 9 nolu bağımsız bölümün davacının davalı M. E.’e verdiği 26.10.1983 tarihli vekaletname kullanılarak 17.03.1988 tarihli akitle davalı M. Murat Kır’a, ondan 15.05.1996 tarihli akitle davalı M.H.K.’a, ondan da yargılama sırasında 24.01.2008 tarihli akitle dava dışı C. S. ve S. S.’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temliklerin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, taşınmazın el değiştirmesi üzerine 19.03.2008 tarihli dilekçesi ile iptal-tescil bu mümkün olmaz ise tazminat istediğini bildirmiştir. Mahkemece, isteğin bedele dönüştürüldüğü, davanın açıldığı 31.10.1997 tarihi itibariyle fiil ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 5 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu kabul edilerek davalı M.yönünden bu nedenle diğer davacılar bakımından da konusuz kalması nedeniyle hüküm kurulmuştur. Bilindiği gibi; taşınmaz malların haksız eylem sonucu malikinin elinden çıkmış olduğu hallerde zararın gerçekleştiği tarihin, ayni hakkın sona erdiği tarih olacağı açıktır. Taşınmazın üçüncü kişiye temlik edilmesine rağmen tapu iptali davası ile bunu geri alma hakkı mevcut olduğu sürece ayni hakkın sona erdiği düşünülemez. Taşınmaz hakkında tapu iptali ve tescil davası açılmış ise, gerçek zarar bu davanın reddedilmiş ve kesinleşmiş olması ile ortaya çıkacaktır. Öyle ise, zaman aşımı başlangıç süresi de bu tapu iptali davasının reddinin kesinleştiği tarih olacaktır. Somut olayda ise, taraflar arasında aynı taşınmaz hakkında açılan tapu iptali ve tescil davasının Fatih 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.04.2000 tarih, 1999/705 esas, 2000/202 sayılı Karar ile açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmektedir. Dolayısıyla tapu iptali ve tescil isteği yönünden taraflar arasında verilmiş bir ret kararının olmadığı, eldeki davada da öncelikli isteğin tapu iptali ve tescil olduğu kuşkusuzdur. O halde, ayni hak devam ettiğine göre zaman aşımının işlemeyeceği de açıktır. Öte yandan, dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanında doğal bir sonucudur.Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş HUMK.nun l86.maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir.Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden (resen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır.Eldeki davada; yargılama sırasında taşınmazın el değiştirmesi üzerine davacı 19.03.2008 günlü dilekçesi ile öncelikle iptal-tescil, bu mümkün olmaz ise bedel isteğinde bulunduğu halde HUMY’nın 186.maddesi uyarınca işlem yapılmaksızın isteğin bedele dönüştürüldüğü kabul edilerek sonuca gidilmiştir.Hal böyle olunca; öncelikle, HUMY’nın 186.maddesi uyarınca işlem yapılması, ondan sonra işin esasının incelenmesi, taraf delillerinin toplanması, taraflar arasında daha önce görülen dava dosyası içeriğinin değerlendirilmesi, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.