Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6337 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 5530 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : SİLİFKE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/07/2003NUMARASI : 2001/935-664Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılardan İ...'ın kendisini kandırıp, içeceğine alkol koyarak bu durumdan yararlanıp adına kayıtlı ..parsel sayılı taşınmazın satışını içerir vekaletname aldığını, alınan bu vekaletname ile kendisine haber verilmeden taşınmazın diğer davalıya satıldığını, kendisine bedelde ödenmediğini ileri sürüp iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı H..., iyiniyetle satın aldığını belirtip, davanın reddini savunmuş, diğer davalı cevap vermemiştir.Mahkemece, davacının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... .. .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı K..in dava dilekçesinde kendisinden hile yoluyla vekaletname alındığını, bu vekaletnameye dayanılmak suretiyle dava konusu taşınmazın davalı H... satıldığını ileri sürmek suretiyle eldeki davayı açtığı görülmektedir.Hemen belirtilmelidirki kural olarak, vekaletin hile ile alındığı iddiası, vekaletin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerir Ancak; vekaletin kötüye kullanıldığı yönünden hükme elverişli olacak şekilde gerekli araştırma, inceleme ve uygulamanın yapıldığı söylenemez.Bilindiği üzere;Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, özellikle vekilin davalılarla el ve işbirliği içerisine girerek davacıyı zararlandırma kasdı ile hareket edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması toplanan ve toplanacak tüm delillerle birlikte değerlendirilmek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz araştırma ve soruşturma sonucu yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.