Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 633 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12734 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: CİDE SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 03/02/2012NUMARASI: 2010/281-2012/117Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, zararın tazmini, eski hale getirme davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazaanın giderilmesi, zararın tazmini, yıkım, eski hale getirme isteklerine ilişkindir.Mahkemece;davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 239 ada, 1 parsel sayılı, davalının ise komşu 2 parsel sayılı taşınmazda kayıt maliki olduğu, davalının davacının parseline sınır teşkil edecek şekilde cephe boyunca ördüğü duvarın taşkın olmadığı keşfen saptanmak ve bu olgu benimsenmek suretiyle elatmanın önlenmesi ve taşkın muhdesatın yıkımı isteği bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. ReddineDavacının öteki temyiz itirazlarına gelince;Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden; davacının elatmanın önlenmesi, yıkım isteği yanısıra bahçesine su akıtılarak oluşan su birikintisi nedeniyle toprak kaybına neden olunduğu ve meyve ağaçlarının köklerine zarar verildiğini ileri sürerek komşuluk hukukuna da dayanarak taşınmazının korunması için gerekli önlemlerin alınmasını da istediği açıktır.Ne var ki; mahkemece yapılan uygulama sonucu hükme esas almaya elverişli ve denetime uygun bilirkişi raporu alınmadığı, davacının "su birikintisinin toprak kaymasına neden olduğu ve meyve ağaçlarının köklerine zarar verdiği" iddialarının üzerinde durulmadığı, ne tür önlemlerin alınması gerektiğinin belirlenmediği görülmektedir.Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Hal böyle olunca; mahallinde konunun uzmanı üç kişiden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılması, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda davalının su akıntısına neden olup-olmadığının, davacının bir zararının doğup doğmadığının özellikle akıntının toprak kaybına ve meyve ağaçlarının köklerine zarar verip-vermediğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.