Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6326 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6713 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KEMER 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/12/2013NUMARASI : 2003/329-2013/846Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis davası sonunda,yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı mirasçıları vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis istemine ilişkindir.Davacılar, kardeşleri olan mirasbırakan R.. A..'ın paydaşı olduğu 365 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kardeşi Ali'nin eşi olan davalıya satış aktiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapuların iptali ile adlarına tesciline olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, çekişmeli taşınmazlardan 3 nolu imar parselinin geldisi olan 89 kadastral parseldeki payın Almanyadan murise gönderdiği para ile satın alındığını,ancak Almanyada olması nedeniyle muris adına tescil edildiğini, ayrıca murisin her türlü ihtiyacının ölen eşi Ali ve tarafından karşılandığını belirtip davanın reddini savunmuş; yargılama sırasında ise 03.06.2011 tarihinde öldüğünden yasal mirasçıları kendilerini vekil ile temsil ettirmişlerdir. Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1933 doğumlu mirasbırakan R.. A..'ın 01.04.2002 tarihinde bekar olarak öldüğü, geriye kardeşleri davacılar Kadriye ve Remziye ile dava dışı yeğenleri (kendisinden önce 11.04.1999 tarihinde ölen kardeşi Ali'nin çocukları) Adem ve Çiğdem'i mirasçı olarak bıraktığı, 365 ada 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kardeşi (aynı zamanda çekişmeli taşınmazlarda diğer paydaş) olan Ali'nin eşi davalıya 13.05.1999 tarihli satış aktiyle temlik ettiği,mirasbırakanın 365 ada 1 nolu parseldeki payını da 13.09.1996 tarihli vasiyetname ile davalıya vasiyet etmesi nedeniyle davacılar tarafından davalı aleyhine vasiyetnamenin iptali isteğiyle açılan Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/430 Esas sayılı davasının kabul edildiği ve kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği ve taşınmazın mirasçılar adına intikal ettirildiği mirasbırakanın halen geride 367 ada 1 parsel sayılı taşınmazda payının bulunduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. ./..Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarihli, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706., Borçlar Kanunun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, davalının eşi Ali ile birlikte uzun yıllardır Almanya'da çalıştığı, mirasbırakanın davacı kardeşleri ile bir geçimsizliği ve dargınlığının olmadığı, bacağından sakat ve hayatının büyük bölümünü annesi Esma ile birlikte aynı çatı altında yaşayarak geçiren mirasbırakanın temlik öncesi ve sonrasında sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının davalı ve eşi Ali tarafından karşılandığı, mirasbırakanın başkaca taşınmazlarının bulunduğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.'nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.Yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkelerle bir arada değerlendirildiğinde, murisin minnet duyguları ile temliki gerçekleştirdiği,murisin mirasçılarından mal kaçırma kastının bulunmadığı, temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalı mirasçıları vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazı yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.