MAHKEMESİ: VİRANŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 09/12/2009NUMARASI: 2008/378-2009/429Taraflar arasında görülen davada; Davacılar (karşı davalılar), 194 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazın paydaşı olduklarını, taşınmazdaki bir kısım yeri kullanmak istediklerinde davalıların tasarruflarına engel olduklarını ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir. Davalılar (karşı davacılar), paydaşı ve zilyedi oldukları tarlaya 3091 Sayılı Yasaya istinaden şikayetleri üzerine davacılardan M.'in tecavüzü nedeniyle idari men kararı verildiğini, paydaşlar arasında uzun süreden beri rızai taksim veya fiili kullanma biçiminin oluştuğunu bildirip, asıl davanın reddini savunarak, zilyetliklerinde bulunan 42.000 m2'lik alanı davacı (karşı davalı) Mehmet'in işgal ettiğini ileri sürerek, ecrimisil istemişlerdir. Mahkemece, dava konusu taşınmazda fiili kullanma biçiminin oluştuğu, taşınmazda fiili kullanımı bulunmayan davacı S.yönünden intifadan men koşulunun gerçekleştiğinin ispatlanamadığı, davacı (karşı davalı) M.'in rızai taksime aykırı olarak karşı davacılara ait alana elattığının anlaşıldığı gerekçeleri ile asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmi?? olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, karşı dava; ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 194 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, davadaki taraflarla birlikte dava dışı birçok kişinin taşınmazda paydaş bulundukları davacıların krokisinde A ile gösterilen yerin kullanılmasına davalıların 3091 Sayılı Yasa uyarınca aldıkları idari men kararı gereğince mani olduklarını ileri sürerek asıl davayı açmış oldukları, davalıların ise aynı yeri davacı (karşı davalı) M.'in kullandığını belirterek, ecrimisil istedikleri anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre; Türk Medeni Kanununun 688 ve takip eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerinin uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince, taşınmazda taraflar ile birlikte dava dışı bir çok paydaşın bulunduğu gözetilerek öncelikle tüm paydaşlar arasında taşınmazın tasarruf ve kullanım durumunu belirleyen bir harici taksimin var olup olmadığı araştırılmalı, yapılacak inceleme ve soruşturma sonucunda bağlayıcı nitelikte bir harici taksim olgusunun varlığının kanıtlanamaması halinde dışarda paydaş kalmayacak biçimde tüm paydaşlar bakımından uzunca bir süre fiili bir kullanım durumunun oluşturulup oluşturulmadığının belirlenmesi, yok eğer böylesi bir durumun mevcudiyeti bulunmuyor ise o takdirde davadaki tarafların taşınmazda kullandıkları veya kullanabilecekleri yer olup olmadığının bir başka ifadeyle taraflar yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulması gerekirken mahkemece hükme elverişli nitelikte bir araştırma ve inceleme yapılmadan eksik soruşturma ile yetinilmek suretiyle yazılı olduğu üzere neticeye gidilmesinin doğru olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler de gözetilerek iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan tahkikatla yetinilerek karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.