Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6271 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17468 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ADANA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/09/2013NUMARASI : 2012/436-2013/474Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.04.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat Y.. Ö.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, davalı belediye tarafından 2316 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırıldığını, ancak pazarlıkla satın alma teklifi üzerine belediye ile yapılan görüşme sonucu, 2316 parselin yeşil alanda kaldığını ve otoyol bağlantı yolu kapsamında kalan bölümünün ücretsiz verilmesi karşılığında geri kalan kısmın imara açma teklifinde bulunulduğunu, bedelsiz istenen yerin 933 m2 olduğunu, bu amaçla tapuda tescil istem belgesini imzaladıklarını, oysa tapuda 14156 m2 lik bölümün hibe olarak devredildiğini öğrendiklerini, hata ve hile ile işlemin gerçekleştirildiğini ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile 1/2 şer pay olarak adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, davacılar ile imzalanan 16.6.2005 tarihli protokol ile otoyol bağlantı yolunun açılabilmesi için davacıların muvafakat ettiklerini, ifraz krokileri hazırlanarak tapuda işlem yapıldığını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir../..Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu tarla niteliğindeki 2316 parsel sayılı taşınmazda dava dışı İl Özel İdare Müdürlüğü ile davacıların paydaş oldukları, 16.2.2007 tarihli tescil istem belgesi ile 2316 parseldeki davacılara ait 18297 m2 alanın 14156 m2 lik kısmının bedelsiz olarak kamuya terkininin istendiği, 16.2.2007 tarihli resmi akit ile Adana Büyükşehir Belediyesinin 24.1.2007 tarihli 193 sayılı Encümen Kararı ve ekindeki belgelere dayalı olarak 2316 parselde 4027 m2 lik kısmın ifrazı ile 2467 parsel olarak davacılar adına 1/2 şer pay olarak ifrazen tescil edildiği, otoyol bağlantı yolu etrafının belediye tarafından yeşillendirme çalışmasına başlanmasıyla davacıların yaptığı araştırma nedeniyle idarenin 15.5.2011 tarihli cevabi yazısı ile durumu öğrendikleri ve eldeki davanında 9.4.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; Adana Büyükşehir Belediyesinin 26.1.2005 tarihli 230 sayılı Encümen Kararı ile çekişmeye konu 2316 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılmasına karar verildiği, davalı Belediyenin İmar Daire Başkanlığının 10.5.2005 tarihli yazısı ile davacılara davetiye çıkartılarak taşınmazın pazarlıkla satın alınmak için anlaşma teklif edildiği, 16.6.2005 tarihinde taraflar arasında yapılan protokol ile de otoyol bağlantısının açılması için davacıların payından"yasal gerekleri yerine getirmek kaydıyla karşılanacağı" şeklinde anlaşma yapıldığı görülmektedir.Diğer taraftan, davalı Belediye Encümeninin 24.1.2007 tarihli 193 sayılı kararı ile; 2316 sayılı parselde 17364 m2 nin 13337 m2 sinin yola terkinine, kalan 4027 m2 sinin 3194 sayılı Yasanın 15 ve 16. maddeleri uyarınca ifrazı ve davacılar adına tesciline karar verilmiştir. Nitekim; davalı belediye, daha önce 26.1.2005 tarihli 230 sayılı encümen kararı ile alınan kamulaştırma kararı doğrultusunda 2316 parselde herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadığını, 24.1.2007 tarihli 193 sayılı Encümen Kararına göre işlem yapıldığını bildirmiştir.Bu durumda; somut olgular ve yargılama sırasında dinlenen tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, 26.1.2005 tarih 230li sayılı Encümen Kararı sonrası pazarlıkla satın alma teklifine göre davacıların işlem yapmak istedikleri sonucuna varılmaktadır. ../...O halde; mahkemece yerinde keşif yapılıp davalı belediyenin 26.1.2005 tarih 230 sayılı Encümen Kararına konu kamulaştırma krokisinin zeminde uygulanması, 2316 parsel kapsamında fiili yol olan bölümün belirlenip geri kalan kısım yönünden davacıların hileye düşürüldüğünün kabulü gerekir. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yasal olmayan gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.