MAHKEMESİ: ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 22/10/2009NUMARASI: 2006/393-2009/262Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakan babasının kendisinden mal kaçırmak amacıyla 6031 ada 2 sayılı parseldeki bağımsız bölümlerini davalılara aktardığını, davalılardan K-Z Turizm Ltd. Şti.'nin de murisin aile şirketi olduğunu ileri sürerek payı oranında iptal-tescil istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlar, miras bırakanın davacıya da daire aldığını belirtmişlerdir.Mahkemece, davalılar A. ve D.hakkındaki davanın feragat nedeniyle, davalılar K. Tur. Ltd. Şti. ve M.hakkındaki davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine, davalı Z. hakkındaki dava bakımından muvazaa olgusu kanıtlandığı gerekçesiyle de Z.'e yönelik davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı ile davalı Z.tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.06.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H.S.ile yine temyiz eden vekili Avukat E.Ö. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi M.A. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Getirtilen kayıt ve belgelerden, davaya konu 6031 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki kargir apartmanın 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı meskenlerinin kat irtifakı miras bırakan Ö.'e ait iken, 03.12.1996 tarihli akitte miras bırakanın 1, 3 ve 5 numaralı meskenleri eşi R.'ye, 2 numaralı meskeni kızı A.'ye, 4 numaralı meskeni kızı D.'ye ve 6 numaralı meskeni kızı Z.e, üzerinde kalan 7 numaralı meskeni de 13.05.1997 tarihli akitte birlikte yaşadığı söylenen M.'e sattığı; anılan meskenleri muristen satın alan R., A., D., Z.ve M.in bu meskenleri 14.10.1997 tarihli aynı resmi akitte murisin arkadaşı dava dışı M. K.'ya satış yoluyla devrettikleri; M. K.'nın 13.01.1998 tarihinde noterde düzenlettiği "ifade beyanı" başlıklı belgede, çekişmeli bağımsız bölümleri gerçek sahipleri olan R., A., M., D., R., Z.'e ya da gösterecekleri kişilere bedelsiz olarak iade edeceğini beyan ettiği, sonrasında da 7 numaralı meskeni 17.02.1998'de M.'e, 5 ve 6 numaralı meskenleri 03.06.1998'de dava dışı C.Ö.'a, 29.08.2002 tarihli aynı akitte de 1 ve 3 numaralı meskenleri K-Z Limitet Şirketi'ne, 2 numaralı meskeni A.ye, 4 numaralı meskeni de D.'ye aktardığı; 5 ve 6 numaralı meskenleri vekil kıldığı Zeynep vasıtasıyla M.K.'dan alan C. Özsan'ın da 6 numaralı meskeni 14.01.2005'te Z.'e temlik ettiği; sonuç itibariyle 2 numaralı meskenin A., 4 numaralı meskenin D., 6 numaralı meskenin Z., 7 numaralı meskenin M., 1 ve 3 numaralı meskenlerin de 17.03.1997'de muris Ö.ile oğlu M. tarafından kurulan K-Z Ltd. Şti. adlarına kayıtlandığı görülmektedir. Diğer taraftan, muris Ö.'in 22.08.2002'de, eşi R.'nin de daha önce 20.01.2002'de ölümüyle geride kızları A. D. ve Z. ile önceki eşi P.'den olma oğlu B. ve eşi R.'den olma oğulları M., R., E. ve H.'ın kaldığı veraset ilamıyla sabittir. Davacı Bahtiyar; 1, 2, 3, 4, 6 ve 7 numaralı meskenler bakımından A., D., Z. M. ve K-Z Limitet Şirketi aleyhine eldeki davayı açmış, aşamada A.ve D. hakkındaki davasından feragat etmiştir. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretrnek istemektedir. Ancak mirasçısını mirasından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Böylece, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki ve benzeri olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Dosya içeriği ve toplanan deliller ve somut olayda belirlenen olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakandan başlayan ve devam eden temlik işlemlerinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı bulunduğu, işlemlere taraf olan ara maliklerin de bu durumu bildiği; mirasçılar arasında paylaştırma yapıldığına ilişkin savunmanın da kanıtlanamadığı anlaşıldığına göre, davalı Z.yönünden davanın kabul edilmesi doğrudur. Davalı Z.'in temyiz itirazı yerinde değildir, reddine. Öte yandan, haklarındaki davadan feragat edilen davalılar A. ve D.yönlerinden davanın reddedilmesinde de bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, davalılar M. ve K-Z Ltd. Şti. haklarındaki davanın da kabul edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, 01.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.