Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6268 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 1938 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : AVANOS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/11/2011NUMARASI : 2010/271-2011/396Yanlar arasında görülen tapu iptali-tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.05.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat E.Ç.ile diğer temyiz eden vekili Avukat S. Ö. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 14241 parsel sayılı taşınmazdaki 5 adet bağımsız bölüm ile 14242 parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı iken ölünceye kadar bakma koşuluyla 25.10.2000 tarihli akitle davalıya temlik edildiği, davacının, bakım borcunun davalı tarafından yerine getirilmediğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesih etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hâkim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkânlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olayda, davacının maliki olduğu taşınmazları davalıya bakım koşulu ile temlik ettiği kayden sabittir. Öte yandan, dosyadaki bilgi ve belgelerden, özellikle davacı tarafından daha önce açılan aynı nedene dayalı iptal tescil davası ve bu davadan sonra davacının şikâyeti üzerine Savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucu verilen takipsizlik kararı ve yine davacı tarafından yapılan şikâyet sonucu davalı aleyhine mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davası ile davacının oğlu ve davalı arasında görülüp davacının oğlunun kusuru nedeniyle boşanma ile sonuçlanan davadan sonra tarafların bir araya gelip birlikte yaşama olanaklarının bulunmadığı, halen de ayrı yaşadıkları, ayrıca tüm bu olaylarda davalının kusurunun bulunmadığı, bakım koşulunun ifa edilememesinin de davacının kusurundan kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, belirlenen olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirilerek davacıya uygun bir irad bağlanması yönünde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Kabule göre de, yargılama aşamasında harcı ikmal edilen değer üzerinden davalı yararına nispi avukatlık ücreti takdiri gerekirken eksik avukatlık ücret takdiri de isabetli değildir.Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen taraflar vekilleri için 900.00.-'er TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 29.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.