Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6265 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 4356 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/07/2009NUMARASI : 2006/145-2009/481Taraflar arasında görülen davada;Davacı eski 2103 yeni 3771 parsel sayılı taşınmazla ilgili kadastro mahkemesi tarafından verilen kararda hisselerin teşkilinde hesap hatası yapıldığını, bu nedenle davacı aleyhine olarak davalılar lehine fazla hisse tescil edildiğini ileri sürüp, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş, 5.6.2007 havale tarihli dilekçesiyle davalıların mirasbırakanı Z... Ç...'in payını satın aldığını,Zehra'nın payında hisseler ortak paydaya göre çoğaltılırken hesap hatası yapıldığını beyan etmiştir.Davalılar, kadastro mahkemesinde görülen davada tarafların davalı olarak yer aldıklarını ve anılan dosyanın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğinden ortada kesin hüküm bulunduğunu, davacının talebinin hukuki ve geçerli bir dayanağının bulunmadığını, ayrıca diğer paydaşlarında davaya dahil edilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.“Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 2103 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarına dayalı olarak 224/1792 payının Z... Ç... Ve diğer payların başkaları adlarına 12.7.1956 tarihinde yapılan tespitine karşı hazine ve 3.kişiler tarafından Kadastro Mahkemesi’nde tespite itiraz davası açıldığı ve bu davanın yargılaması sırasında, Z... Ç... ’in 10.3.1975 tarihinde ölümü ile anılan payının, tek mirasçısı olan A... Ç... adına 10.2.1986 tarih ve 1 sıra nolu tapu kaydı ile intikalen tescilinden sonra, A... vekili tarafından itirazlı olduğu belirtilerek satış suretiyle davacıya temlik edildiği ve 224/1792 payın davacı adına 19.2.1986 tarih ve 4 sıra numarasıyla kaydedildiği; Kadastro Mahkemesi’nin 19.7.2002 tarih ve 1992/2 esas, 2002/1 sayılı ilamıyla “2103 parsel sayılı taşınmazın 10109 m2 lik bölümünün tapu miktarı olduğu anlaşıldığından tamamı 32256 hisse itibariyle 1512 hissesinin Z... Ç... varisi ölü A... karısı S... Ç.., 4536 hissenin ölü A... oğlu E... Ç... adlarına tescillerine,…Z... Ç... oğlu A...’nin 2103 parselde Zehra Çevik adına tespit edilen hisseyi tespitten sonra 12.1.1986 tarihinde S... D...’a sattığı anlaşıldığından Tapu Sicil Müdürlüğünce 224/1792 hisse çoğaltma ile 4032/32256 hisse yönünden ilgililerin satış tarihi itibariyle tapuda işlem yapmada muhtariyetlerine…” dair verilen kararın deracattan geçmek suretiyle 10.08.2004 tarihinde kesinleştiği, hükmen tescilden sonra sayfası kapatılarak oluşan 10109m2 alanlı 3771 sayılı parselin anılan mahkeme kararı gereğince taraflar ve dava dışı kişiler adlarına paylı mülkiyet üzere kaydedildiği; noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden de, çekişme konusu 3771 sayılı parselin karar sonrası imar uygulamasına tabi tutularak çok sayıda imar parselinin oluştuğu anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, davacının Kadastro Mahkemesi’nde görülmekte olan dava sırasında 2103 sayılı parselin tespite konu Z... Ç... payını satış suretiyle edinerek tapu kaydı ile malik olduğu ve anılan dava sonucu bu pay bakımından ilgililerin işlem yapmalarında muhtariyetlerine karar verilerek kesinleştiği gözetildiğinde; bu kararın, eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceği ve temlik konusu payın davacı adına tescil edilmesi gerektiği açıktır.O halde, davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması gerekirken, hangi davalıdan ne oranda payın iptal edildiği belirtilmeksizin karar verilmiş olması isabetsizdir.Öte yandan; çekişmeli taşınmazın karar sonrası imar uygulamasıyla sayfasının kapatılarak imar parsellerinin oluşması karşısında, sicil kaydı açık parseller üzerinden hüküm verilmesi gerektiği de tartışmasızdır.Hal böyle olunca, satış konusu çekişmeli payın imar parsellerine yansıtılması, gerekirse bu yönde uzman bilirkişi raporu alınması, hangi davalıdan ne oranda payın iptal edilmesi gerektiğinin belirlenmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.