MAHKEMESİ: AYDINCIK (MERSİN) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 05/07/2006NUMARASI: 2004/27-39Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, çekişme konusu .ve . parsel sayılı taşınmazlarda davalılar ile paydaş olduklarını, davalıların çekişme konusu taşınmazların tamamını 14-15 yıldır ziraat yapmak suretiyle kullandıklarını ileri sürüp, paylarına vaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır.Davalılar, intifadan men koşulunun oluşmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacıların iddialarının ispatlayamadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu ..ve ...parsel sayılı taşınmazlarda dava dışı kişilerle birlikte, tarafların paydaş bulunduğu ve taşınmazın paylı mülkiyet üzeri olduğu anlaşılmaktadır.Davacılar, paydaşı bulundukları taşınmazları, davalıların kullanmasına mani olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.O halde, taraflar arasındaki çekişmeni Türk Medeni Kanununun 688. ve devamı maddelerinde düzenlenen paylı mülkiyet hükümlerini gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; davacıların paydaşı bulunduğu çekişme konusu ..ve ..parsel sayılı taşınmazları davalıların tasarruf ettikleri, davacıların taşınmazlarda kullanabileceği bir yerin bulunmadığı sera ve ev dışındaki bölümlerin de ekilmek suretiyle davalılar tarafından tasarruf edildiği tanık beyanları keşfen düzenlenen bilirkişi raporları ile sabittir. Bu belirlemeler, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, davacılar yönünden intifadan men olgusunun gerçekleştiği kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, belirlenecek ecrimisil ile birlikte davacıların kayıttan kaynaklanan payları oranında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.1.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.