MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptal tescil davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Davacı, 26/12/2010 tarihinde ölen ortak mirasbırakanları...'nün 101 ada 276, 277 ve 223 parsel sayılı taşınmazlardaki eşi.. Ülküden intikal eden miras paylarını 06/04/2007 tarihli akitle davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırmak maksatlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Asli Müdahil Orman İdaresi, 101 ada 277 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yerlerden olup bu hususun bilirkişi raporu ile sabit olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve orman vasfı ile adına tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, ölünceye kadar bakma akti karışılığında taşınmazların devredildiğini ancak işlemin sehven satış olarak gösterildiğini, bakım görevini ise yerine getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle 101 ada 276 ve 223 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, 101 ada 277 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise orman niteliğinde olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle asli müdahil Orman idaresinin isteğinin kabulü ile orman vasfı ile adına tesciline karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1922 doğumlu mirasbırakan Ahmet Ali Ülkü'nün 26.12.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ;davacı ... ve davalı ...'nin kaldığı, 06.04.2007 tarihli satış akdi ile çekişmeli 101 ada 276, 277 ve 223 parsel sayılı taşınmazlardaki eşi Fatma Ülkü'den intikal eden miras paylarının davalı oğlu Hasan Ali'ye temlik edildiği, taşınmazlarda davacı ve davalının yanı sıra, murisin kendisinden önce ölen eşi Fatma Ülkü'nün ilk evliliğinden olma kızı dava dışı Sabire'nin de iştirakçi olduğu, çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede 1994 yılında ilk kez yapılan, 11/04/1197 tarihinde askı suretiyle ilan edilip, 11/10/1997 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu çalışmaları sonucunda dava konusu taşınmazların orman sınır hattının dışında kaldığı keza davacısı Fatma Ülkü davalıları ise orman idaresi ve olan Gülnar kadastro Mahkemesi'nin 15/02/2000 tarih 1997/28 E. -2000/12 K. sayılı kararında fen bilirkişi tarafından düzenlenen krokide B, D, G harfleriyle gösterilen alanlara ilişkin Orman kadastrosunun iptali ile bu yerlerin davacı ... ülkü adına tesciline karar verildiği adı geçen kararın davalılarca temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 23/11/2000 tarih, 2000/8794 -9729 E., K. sayılı ilamıyla; bilirkişi tarafından düzenlenen krokide (B, D, G) işaretli bölümlerin tahdit içine alınmadığı ve davaya konu olmadığı halde bu bölümler hakkında orman kadastrosunun iptali ile davacı ... Ülkü adına tespiti biçiminde hüküm kurulmuş olması isabetsiz ise de bu hususun maddi yanılgı olduğu gerekçesiyle hükümden çıkartılmak suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına karar verildiği kısacası çekişme konusu 101 ada 277 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman dışında kalan yerlerden olduğunun şüphe götürmediği kaldı ki bu taşınmazın 05/08/2004 tarihinde yapılan arazi kadastrosu çalışmaları sonucunda dayanak 10/02/1954 tarih ve 3 sıra nolu tapu kaydı uygulanmak suretiyle tarla vasfıyla Fatma Ülkü adına tespit gördüğü ve tespitin 03/06/2005 tarihinde kesinleştiği, mahkemece yapılan keşif sonucu dosyaya sunulan 09/12/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda da yukarıda açıklanan hususların tespit edildiği ancak mahkemece adı geçen raporda 101 ada 277 sayılı parselin 1960 yılı baskılı memleket haritası, 1990 yılı baskılı orman amenajman haritası ile 1969 yılı baskılı hava fotoğraflarında orman olarak yer aldığı belirtmeleri nazara alınıp kesinleşmiş orman tahditi gözardı edilerek orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle tapusunun iptali ile orman vasfıyla adına tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır.Öte yandan; 101 ada 277 parsel sayılı taşınmaz yönünden asli müdahil sıfatıyla davada yer alan Orman idaresinin dava dilekçesinde taşınmazın tüm iştirakçilerini davalı olarak göstermeyip sadece davalı ...'yi taraf olarak gösterdiği ve asli müdahale dilekçesinin diğer iştirakçilere tebliğ edilmediği gözetildiğinde anılan usulü eksiklikler tamamlanmadan orman idaresinin tapu iptal ve tescil isteği hakkında yargılamaya devam edilerek karar verilmesi doğru değildir.Davalının 101 ada 223 ve 276 sayılı parseller yönünden temyiz itirazlarına gelince;Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle mirasbırakan..'nün eşi ..den intikal eden miras paylarına ilişkin yapmış olduğu temliki işlemlerde muvazaa olgusunun gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ancak; eldeki davada muris tarafından çekişmeli taşınmazlarda eşi ....'den intikal eden miras paylarını 06/04/2007 tarihli satış akdi ile davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunulmasına rağmen davalıya diğer murisi...den intikal eren miras payı ile davacı ... ve dava dışı iştirakç..'nin de paylarını kapsar şekilde tapu iptali ve mirasçılık belgesindeki payı oranında davacı adına tescile karar verilerek infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmuştur.Bilindiği ve 6100 sayılı HMK 297/2. maddesinde düzenlendiği üzere, (1086 sayılı HUMK’nun 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdırNe var ki, mahkemece verilen kararın infaza elverişli olduğunu söyleme olanağı bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca HMK'nun 297/2.maddesi uyarınca infaza elverişli biçimde hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.