Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 62 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12748 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/11/2008NUMARASI : 2006/501-2008/426Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kök miras bırakanları İ.ve O.ın davalıya yapmış oldukları temlikin muris muvazaası ile illetli olduğundan bahisle tapu iptal ve tescil istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, murisin yapmış olduğu temlikin muvazaalı ve miras bırakanın gerçek iradesinin bağış olduğu gerekçesiyle tenkisten hüküm kurulmuştur.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, muvazaa olgusu benimsenerek tenkisten hüküm kurulmuştur.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, İ.ve O.S.n maliki oldukları toplam 4/60 arsa paylı 27 parseldeki 2. kat 6 nolu bağımsız bölümdeki 2/60' şar orandaki paylarını 21.2.1979 tarihli akitle intifaını üzerlerinde ipka ederek, çıplak mülkiyetini davalıya satış suretiyle temlik ettikleri ve İsmet'in 15.8.1999 , O.n da 11.6.2006 tarihinde, davacının babası N.nin ise 13.6.2001 tarihinde öldükleri anlaşılmaktadır.Davacı, yapılan temlikin terekeden mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan, gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda; yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak, resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında, birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davacının kök miras bırakanlarının davalıya yaptıkları temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu mahkemenin kabulündedir.Esasen, yargılama aşamasındaki beyanları ile davalı da temlikin bedelsiz olduğunu benimsemiş, fakat davacının murisi N.i'nin öğrenciliği döneminde ona da bir bağımsız bölüm alındığını ve miras bırakanların denkleştirme yapma amacıyla hareket ettiklerini ileri sürerek 20.3.1997 tarihli vasiyetname başlığını taşıyan O.S.imzalı belge dosyaya sunulmuştur.Anılan belgenin temlikten sonra düzenlendiği ve içeriğiyle miras bırakan O.'ın davalıya yaptığı temlikin hangi amaçla gerçekleştirdiğini açıklar nitelik taşıdığı, oysa taşınmazın mülkiyeti daha önceden devredildiği için sonradan düzenlenen bu belgenin bir malın mülkiyetinin naklini sağlayacak hukuki yapıya haiz olmadığı sabittir. Öyleyse anılan belge ve muhteviyatının muvazaalı işlemin kamuflesi gayesiyle kaleme alındığı düşünülmelidir.Öte yandan, çekişmeli taşınmazın gerçek değeri ile davacının murisine edindirilen taşınmazın ederi mukayese edildiğinde fahiş farkın bulunduğu ve temlikin denkleştirme iradesini taşımadığı, kaldıki, karar gerekçesine yansıyan temlikin muvazaalı olduğuna ilişkin kabul yönünden hükmün gerekçesi itibari ile temyiz edilmediği hususları gözetildiğinde, mahkemenin muvazaanın varlığına dair düşüncesinin son derece isabetli olduğu tartışmasızdır.Ne varki, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde ve özellikle 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, davacının miras payı oranında tapunun iptali ile tescile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile şeklen ve usulen geçerli işlemlerde gözetilmesi gereken tenkis hükümleri uyarınca karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,12.01.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.