Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6188 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 4898 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: ECEABAT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 12/11/2008NUMARASI: 2008/36-2008/66Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalıya ait 590 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünü kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek tapu iptali, terkin ve elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, uzman bilirkişilerce belirlenen kıyı kenar çizgisine göre çekişmeli taşınmazın 2986.89 m2 lik bölümünün kıyıda kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 09.7.1982 tarihinde yapıldığı, 27.4.1983 de kesinleştiği ve davanın 22.5.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her nekadar, nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir.Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Öyleyse, Hazinenin tüm temyiz itirazı yerinde değildir.Reddine, davalının temyiz itirazlarının belirtilen nedenlerle kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.