Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 615 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11058 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : KARS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/05/2007NUMARASI : 2007/109-2007/155Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına hükmen oluşturulan 1717, 1718 ve 1719 parsel sayılı taşınmazların, kadastro tespitinde adına tescil edilen taşınmazların kapsamında kaldığını ileri sürerek davalı adına mükerrer oluşturulan tapu kayıtlarının iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu parsellerin adına hükmen tescil edildiğini, davacı adına kayıtlı taşınmazlar ile çekişmel taşınmazların farklı köy sınırlarında kaldığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kayden davalı adına olan taşınmazların davacıya ait parsel içinde kaldığı, mükerrer kayıt oluştuğu gerekçesi davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Süleyman Yumma'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1717,1718 ve 1719 parsel sayılı taşınmazların Hazinenin de taraf olduğu tescil ilamı ile oluştuğu, davacı Hazinenin anılan bu taşınmazların maliki olduğu tapu kapsamında bulunduğunu ve aynı yerle ilgili çifte tapunun oluştuğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği gibi; Maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır.Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar. Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur.Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir.Bu itibarla, tarafları,mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar.Somut olaya gelince; gerçektende çekişme konusu taşınmazların sicil kaydının, derecattan geçmek suretiyle kesinleşen Hazinenin de taraf olduğu tescil ilamı ile oluştuğu sabittir. O halde tescil ilamının Hazine yönünden kesin hüküm oluşturacağı ve Hazineyi bağlayacağı tartışmasızdır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü, HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.