MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasındaki davadan dolayı ... Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 15.05.2012 gün ve 2010/409 esas 2012/267 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 13.05.2013 gün ve 7369-7497 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Dairece; “...Mahkemece ehliyetsizlik yönünden bir araştırma yapılmadığı, o halde, ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulması, davacının akit tarihinde hukuki ehliyete haiz olup olmadığı konusunda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin toplanarak Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek, eksik soruşturma ile yetinilerek karar verilmesinin doğru olmadığı” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuş olup bozma kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Ancak, ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yapmış olduğu ihbar üzerine, ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinin davacı ile ilgili ''sınırda mental işlevsellik'' tanısı ile düzenlediği 20.11.2006 tarihli sağlık kurulu raporu da değerlendirilerek ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 20.12.2006 tarihli, 2006/185 Esas, 2006/475 sayılı kararı ile, davacının evlat edinen anne ve babasının ölümü ile küçük yaşta kaldığı gerekçesi ile vesayet altına alınarak abisi ...'in vasi tayin edilmesine karar verildiği, vasi ve kısıtlının talebi üzerine yine mahkemenin aynı esas üzerinden verdiği 09.07.2009 tarihli ek kararı ile de; kısıtlının rahatsızlığının sürdüğü gerekçesi ile vasi ...'in vasilik süresinin Türk Medeni Kanunu'nun 456/2. maddesi hükmü gereğince 2 yıl süre ile uzattığı, anılan ilamlar karşısında, eldeki davanın açıldığı 01.11.2010 tarihi itibariyle davacının kısıtlı olup vesayet altında bulunduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 51. maddesinde (1086 sayılı HUMK'nin 38. maddesi) ''dava ehliyet'' dava şartı olarak benimsenmiş, aynı kanunun 52. maddesi ile de; medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olmayanların, davada kanuni temsilcileri ile temsil edilecekleri hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu'nun 470. maddesinde; küçük üzerindeki vesayetin onun ergin olması ile kendiliğinden kalkacağı, 472. maddesinde; diğer kısıtlılar üzerindeki vesayetin ise yetkili vesayet makamının kararıyla sona ereceği, 462/8. maddesi ile de; acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açmada vesayet makamının diğer bir söyleyişle sulh hukuk mahkemesinin izninin gerekli olduğu düzenlenmiştir. O halde, yaş küçüklüğü sebebi ile kısıtlanan davacının reşit olmasına rağmen rahatsızlığının devam etmesi sebebi ile vesayet makamınca kısıtlılık süresinin uzatıldığı değerlendirildiğinde, HMK'nin 52. maddesinde belirtilen dava şartı niteliğindeki kanuni temsil eksikliğinin, aynı Kanunun 30. maddesinde belirtilen usul ekonomisi gözetilerek eldeki davanın davacı vasisine ihbar edilmesi ve vasinin husumete izin kararı aldıktan sonra davaya katılımı sağlanmak suretiyle (TMK'nin 462/8. maddesi) usuli eksikliğin giderilmesi, böylece davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi, daha sonra yukarıda değinilen Daire bozma kararı doğrultusunda işin esasının incelenerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin (6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi gereğince kabulüne, dairenin 13.05.2013 tarihli, 2013/7369 Esas, 2013/7497 Karar sayılı bozma kararına yukarıda belirlenen hususlar da ilave edilerek mahkemenin 15.05.2012 tarihli, 2010/409 Esas, 2012/267 Karar sayılı kararının açıklanan bu nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.