Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 611 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11063 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ANTALYA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/02/2007NUMARASI : 2005/484-2007/32Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 31 ve 32 nolu bağımsız bölümlerin intifa hakkını 10 yıl süreyle kullanan davalı kızlarına vermek için tapuda işlem yapıldığını, sonrasında maddi sıkıntı nedeniyle 150,00 YTL kira parası isteyince davalıların vermemesi üzerine kızdığını ve taşınmazları satmak istediğini, 19.12.2005 tarihinde taşınmazların davalılara satılmış olduğunu öğrendiğini, temliki işlemin hata ve hile ile yapıldığını ileri sürerek davalılar adına olan kayıtların iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın süresinde açılmadığını, taşınmazlarda kira bedeli karşılığı davacıya maddi yardımlarda bulunduklarını, kardeşinin evliliği nedeniyle davacının kendilerine borçlandığını, kardeşine iki dükkanı karşılıksız devrettiğini, borçları karşılığı intifa hakkını kendinde bırakarak çıplak mülkiyetini devrettiğini, ileri sürülen iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacının temliki işlemlerde gerçek iradesini yansıtmadığı, satışın geçersiz olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Davacı, davalıların babası olduğunu maliki olduğu evlerde oturmaları için 10 yıl önce davalılara izin verdiğini, iki yıl önce de taşınmazların intifa hakkını devrettiğini, mali sıkıntı içine girince davalı kızlarından kira istediğini, bu isteği karşılanmayınca da evleri satmak istediğini bunun için tapuya gittiği 19.12.2005 tarihinde evleri davalılara sattığını, öğrendiğini, hata ve hileye düşürüldüğünü ileri sürüp tapuların iptali ile taşınmazların adına tescilini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, işlemin bedelsiz olduğu, bağış niteliği taşıdığı bağış işleminin resmi şekilde yapılması gerektiği, gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.İddianın içeriğine ve ileri sürülüş biçimine göre davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır. Bilindiği üzere;hile,genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan,hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir. Somut olaya gelince; çekişmeli 1 nolu parseldeki 31 ve 32 nolu meskenlerin kat irtifakına ayrılan arsa payları davacıya aitken 26.1.2004 tarihinde her iki meskenin de intifaını uhdesinde bırakıp satış suretiyle davalılaratemlik ettiği kayden sabittir.Davacının eşi (davalıların annesi tanık olarak dinlenmiş ve meskenlerin davalılara ölünceye kadarbakma koşulu ile verilmesinin kararlaştırıldığını oğullarına da yine ölünceye kadar bakma koşulu ile taşınmaz verildiğini, ancak işlemin satış şeklinde yapıldığını bildirmiş, davacının oğlu (davalıların kardeşi) de yine tanık olarak alınan ifadesinde, davacı babasının iki adet dükkanı bakma koşulu ile kendisine verdiğini, annesinin " madem oğluna dükkanları verdin kızlarına da aynı koşulda daireleri ve" isteği üzerine temlikin yapıldığını davacı babasının davalılardan kira istediğini davalıların vermemesi üzerine eldeki davanın açıldığını belirtmiştir.Yine davacı ve eşinin imzaları ile dosyaya verilen belgeden davacının taşınmazları çocukları arasında taksim ettiği, daha önce oğlunu iki adet dükkan verdiği, çekişmeli taşınmazları da davalı kızlarına aktardığı anlaşılmaktadır.Davacı, astsubay emeklisi olup, yaptığı işlemlerin anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek konumdadır.Nitekim taşınmazların çıplak mülkiyetini temlik etmesi de ne kadar bilinçli olduğunun bir göstergesidir.Bu durumda hilenin varlığından sözetme olanağı yoktur ve temliklerin iradi olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Kabule görede dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden avukatlık parası tayin ve takdir edilmesi gerekirken, keşifte belirlenen ve harcı ikmal edilmeyen bedel üzerinden avukatlık parasına hükmedilmesi de isabetsizdir.Davalıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.1.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.