ESAS NO : 2014/1964 KARAR NO : 2014/6101MAHKEMESİ : KALKANDERE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/03/2013NUMARASI : 2012/18-2013/78Taraflar arasında görülen ecimisil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..’ın raporu okundu,açıklamaarı dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.Mahkemece, 407 ve 160 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın reddine, 392 ada 69 parsel, 216 parsel, 309 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın kısmen kabulüne, 137 ada, 13 parsel, 142 ada, 28 parsel, 236 ada, 36 parsel ve 240 ada, 6 parsel sayılı taşınmazlar bakımından ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'nun 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HUMK'nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda davaya konu 137 ada, 13 parsel, 142 ada, 28 parsel, 236 ada, 36 parsel, 240 ada, 6 parsel sayılı taşınmazlar bakımından bir hüküm kurulmadığı halde, gerekçeli kararda anılan parseller bakımından atiye bırakıldıkları gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına hükmedilmesi suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hal böyle olunca, 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmasına, 20.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.