Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 6046 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 5091 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ: KARASU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 03/07/2008NUMARASI: 2008/80-2008/257Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar adına kayıtlı 6 ada 3 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürüp bu bölümün tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir.Davalılar, kamulaştırma kanunu uyarınca arsanın gerçek değerinin belirlenerek aynı değerde bir Hazine arsası ile trampa edilmesi gerektiğini, davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinden yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı tarafa ait olduğunu bildirmişlerdir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının keşfen belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin isteğine ilişkindir.Mahkemece, çekişmeli taş??nmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalılar kabul kapsamına giren bölüm yönünden temyiz etmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 5.3.1968 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 14.3.2008 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her nekadar, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 5.3.1968 ile davaların açıldığı tarihler arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir.Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,27.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.