MAHKEMESİ : HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/07/2009NUMARASI : 2003/600-2009/201Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakan babası A.babası kök muris S..ait 9 parça taşınmazda, kendisinin gösterilmediği veraset ilamına dayalı olarak 15.07.1995 tarihinde intikal işlemi yapıldığını ve A..in tek çocuğu varmış gibi davalı lehine fazla pay tescil edildiğini, oysa kendisinin de mirasçı olup, intikallerde miras payının ketmedildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacının annelerinden intikal eden miras paylarını kendisine sattığını belirtip, davanın reddini savunmuş, davalının yargılama sırasında vefat etmesi üzerine davaya dahil edilen mirasçıları da, davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, davacının 821 sayılı parsele ilişkin talebinden vazgeçtiği, 476 sayılı parselde ise dava tarihi itibariyle davalı adına kayıtlı pay bulunmadığı, diğer taşınmazlar bakımından ise ketmi verese olgusunun sabit görüldüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; çekişme konusu 122, 131, 247, 249, 209, 290, 292, 350 ve 476 parsel sayılı taşınmazların tarafların ve dava dışı kişilerin kök miras bırakanı olan Süleyman adına kayıtlı iken, 15.7.1955 tarihinde Hatay (Antakya) Asliye Hukuk Hakimliğinin 12.11.1954 gün ve 602-214 sayılı veraset ilamı uyarınca intikal işleminin yapıldığı, ancak anılan mirasçılık belgesinde davacının yer almadığı, oysa davacının kök muris S.’ın oğlu olan A.in kızı olup, mirasçılık sıfatının, hasım göstermek suretiyle açılan dava sonucunda Hatay Sulh Hukuk Hakimliğinin 9.9.2005 tarih ve 2000/1470 esas, 2005/1232 karar sayılı kesinleşen veraset ilamıyla sabit olduğu anlaşılmakla; mahkemece ketmi verese olgusu belirlenmek ve benimsenmek suretiyle ve tarafların miras payları gözetilerek 131, 249, 290, 292 parsel sayılı taşınmazlar ile 209 sayılı parselin ifrazından oluşan 820 sayılı parsel bakımından davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı tarafın bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Ancak; çekişme konusu 122 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulduğu ve 2608 ilâ 2616 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğu, anılan imar parsellerinden sadece 2616 parsel sayılı taşınmazda davalının kayden paydaş bulunduğu, diğer imar parsellerinin ise 3. kişiler adına kayıtlı olduğu noksanın tamamlanması yolu ile getirtilen tapu kayıtları ile sabit olduğu halde; mahkemece, imar parselleri yerine, kayıtlı bulundukları kütük sayfa numaraları parsel numaraları olarak belirtilmek suretiyle farklı parseller üzerinden ve hepsinde davalı paydaşmış gibi hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Öte yandan; 247 parsel sayılı taşınmazda davalı A.’nin 15.7.1955 tarihinde intikal ile kayıtlı 15/160 payı ile ayrıca 3. kişilerden edinmiş olduğu 45/160 payı olmak üzere toplam 60/160 payı bulunduğu halde, mevcut payı 45/160 kabul edilmek suretiyle infazda kuşku uyandıracak ve hak kaybına neden olabilecek şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.Diğer taraftan; 350 parsel sayılı taşınmazın nev’i Mülk olup, davalı ve diğer mirasçılar adlarına feraiz hükümlerine göre intikal ettiği görülmektedir. O halde, kök miras bırakan Süleyman’ın 743 Sayılı Medeni Yasanın yürürlük tarihinden önce, tarafların miras bırakanı Abdulaziz’in ise anılan yasa yürürlüğe girdikten sonra vefat ettikleri gözetilerek, Süleyman’dan feraiz hükümlerine göre oğlu Abdülaziz’e intikali gereken pay belirlenerek ve bu pay üzerinden davacının Türk Medeni Yasasının hükümleri uyarınca sahip olduğu miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken, davalıya feraiz hükümlerine göre intikal eden payın yarısının iptal ve tesciline hükmedilmiş olmasının da doğru olduğu söylenemez.Öyle ise, davalıların değinilen yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.