MAHKEMESİ : YALOVA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 12/06/2008NUMARASI : 2006/91-2008/252Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanı N...’nin dava konusu 758 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazları ile İstanbul Fatih’te bulunan 1848 ada 5 parsel sayılı taşınmazını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerinde bulunmuştur.Davalılar, satışın gerçek satış olduğunu mal kaçırma amacının olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, miras bırakan tarafından davalılara yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle tapuların iptali ile mirasçılar adına payları oranında tesciline karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.5.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs.vekili Avukat A... A... İle temyiz edilen vekili Avukat Y... O... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi U... Ş...'ün tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden toplanan delillerden, miras bırakan N... Y...’in 25.1.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı ile davalı diğer kızlarının kaldığı anlaşılmaktadır.Miras bırakanın 16.9.2004 tarihinde dava konusu 758 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazlarının intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini eşit olarak davalı kızları S...ve N...’a satış suretiyle temlik ettiği yine İstanbul Fatih’te bulunan 1845 ada 5 parselde bulunan 1.kat 3 nolu meskenini de 15.12.2004 tarihinde eşit olarak davalı kızlarına yine satış suretiyle devrettiği kayden sabittir.Davacı anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.Somut olayda miras bırakan N...’nin 338 ada 104 parsel sayılı taşınmazda bulunan zemin kat 3 nolu meskenini 24.12.1979 tarihinde satış suretiyle davacı kızı F.. Ç...’a temlik ettiği görülmektedir. Oysa, mahkemece murisin sağlığında tüm mirasçılarını kapsar biçimde ve hak dengesini sağlayacak şekilde temlikteki gerçek amacını ortaya çıkaracak kapsamda bir araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Öyleyse eksik tahkikatla yetinilerek hüküm kurulması doğru değildir.Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yetindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428 md. gereğince BOZULMASINA, 19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.