Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6009 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 5200 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : SİLİVRİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/12/2006NUMARASI : 2006/400-102Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı olan .. (eski ..) parsel sayılı taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürüp, tapu iptali ve Hazine adına tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davaya yanıt vermemiştir.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, .Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın içeriğine göre;yanlar arasındaki uyuşmazlığın,"kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynaklandığı açıktır. Bilindiği üzere, son kez yürürlüğe giren 362l sayılı kıyı kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini"belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9.maddeleri,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış;anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.ll.l997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak,mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna;ancak 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında,bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine"işaret edilmiştir. Hal böyle olunca,öncelikle idare tarafından 362l sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, düzenlenmediği araştırılmalı,ondan sonra,üç jeologtan oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılmalı;harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı'nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün,böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda"kıyı kenar çizgisi" idarenin düzenlendiği harita ya değer verilerek saptanmalıdır. Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenipte 5/3 sayılı kararda yazılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın,idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise,kıyı kenar çizgisi,bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteliğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmıyacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.Oysa, dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, özellikle mahkemenin 1986/233 esas sayılı dava dosyasına temin edilen 14.12.1998 tarihli bilirkişi raporunda ve krokisinde gösterilen kıyı kenar çizgisi ile idarece çizilen ve ilgililerine şahsen tebliğ edilmediğinden kesinleşmediği anlaşılan 13.6.1984 tarihli kıyı kenar çizgisinin ayrı ayrı yerlerde gösterilmesine karşın eldeki dava için keşfen elde edilen bilirkişi rapor ve eki krokide, idarenin belirlediği 1984 günlü çizgiye itibar edilmiş, mahkemece de bu çizgi kabul edilmek suretiyle neticeye gidilmiştir. Oysa belirlenen bu olgu ve bulgular karşısında bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu açıktır. Kaldı ki, eldeki dava dosyasında temin edilen rapor ve krokiye davacı Hazine tarafından itiraz edildiği de sabittir. O halde, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin, özellikle raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin karar verilmesinin doğru ve isabetli olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, öncelikle, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle, sıfatı jeolog veya jeoloji mühendisi olan kişilerden oluşacak 3 kişilik uzman bilirkişi heyeti ve ayrıca bir de tapu fen memuru veya harita mühendisi aracılığıyla mahallinde yeniden keşif yapılarak, gerektiğinde çukurlar kazılarak, toprak numunesi ve yapısıda dikkate alınmak, önceden temin edilen raporlarda gözetilmek, irdelenmek ve değerlendirilmek suretiyle, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, böylesine yapılacak araştırma sonunda taşınmazın tamamı veya bir kısmının belirlenecek kıyı kenar çizgisine göre tanımı 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde belirtilen "kıyı" içinde kaldığının anlaşılması halinde çekişmeli taşınmaza ait tapunun ilk tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtlarıyla birlikte getirilerek ne şekilde oluştuğunun saptanması, davacı Hazineyi bağlayacak hukuki bir durumun bulunup bulunmadığı üzerinde durulması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı Hazinenin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.