MAHKEMESİ: ERDEK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 27/10/2009NUMARASI: 2006/172-2009/291Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu 10 nolu bağımsız bölümün ½ payını ölünceye kadar bakma akdiyle eşi davalıya temlik ettiğini, davalının bakım ödevini yerine getirmediğini, kusurlu davranışları ile evden ayrılmasına neden olduğunu ileri sürüp tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacı eşinin müşterek evi terk edip boşanma davası açtığını, daha sonra boşanma davasından feragat ettiği halde birlikte yaşamayı kabul etmediğini, uzun yıllar bakım ödevini yerine getirmekle beraber halen bakım ödevinin yerine getirilmesinin fiilen imkansız olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaz payının davalıya ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik edildiği, davalının bakım borcunu yerine getirdiği, ancak halen tarafların boşanmalarına karar verilmiş olup bakım ödevinin yerine getirilmesinin fiilen imkansız olduğu, davacının kusuru nedeniyle bakım ödevinin yerine getirilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüş??lüp, düşünüldü.Dava, akde aykırılık nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; tarafların 04.07.1994 tarihinde evlendikleri, davacının çekişme konusu 10 nolu bağımsız bölümün ½ payını 27.11.1996 tarihli akitle ölünceye kadar bakma koşuluyla eşi davalıya temlik ettiği, daha sonra Ağustos 2003 tarihinden itibaren ayrı yaşamaya başlayan davacı ile davalının 02.07.2009 tarihinde kesinleşen ilam ile boşandıkları anlaşılmaktadır.Davacı, davalının akitten doğan bakım ödevini yerine getirmediğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, BK.nun 517/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK.nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olayda, tarafların fiilen ayrı olup, 03.09.2003 tarihinde ilk boşanma davasının açıldığı tarihten itibaren bir araya gelmedikleri, o tarihten beri davacıya davalının bakmadığı sabittir. Yanlar resmen boşandıklarına göre bundan sonra da bakım borcunun yerine getirilmesine fiilen imkan kalmamıştır.Öte yandan; olayda Borçlar Yasasının 517. maddesinde yazılı irat bağlanması koşullarının de gerçekleşmediği kabul edilmelidir.Zira, Bandırma Aile Mahkemesinin 13.12.2007 tarih, 2007/227 esas, 2007/512 karar sayılı boşanmaya ilişkin dava dosyası içeriğinden de anlaşıldığı üzere, tarafların bir araya gelmedikleri ve kusur durumlarının da nazara alınarak davalı eş N.’nin maddi tazminat isteğinin kısmen kabul edilip, manevi tazminat isteğinin ise reddedilerek davalının da kusurlu olduğu kabul edilmiştir.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler ve belirlenen olgular birlikte değerlendirildiğinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir. Bozma biçimine göre, davalının temyiz itirazlarının reddi; davacının ise, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.