Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5960 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1199 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 18/03/2009NUMARASI: 2007/520-2009/72Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, mirasbırakan dedeleri O.İ.K.'nun 181 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümü mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğluna temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlar, yargılama sırasında isteklerini tazminata dönüştürmüşlerdir.Davalı mirasbırakana 11.000.00 Amerikan Doları ödemek suretiyle taşınmazı satın aldığını, muvazaalı işlem yapılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, miras bırakan İ.O.'ın 10.07.2008 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak, kendisinden önce ölen oğlu İ.'ten olma davacı torunları E.ve E.ile davalı oğlunun kaldığı; miras bırakanın çekişme konusu 181 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümü 2.9.1999 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği; davacıların, yapılan bu temlikin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvaazalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil istekli olarak açtıkları davalarını, taşınmazın dava tarihinden önce el değiştirmesi sebebiyle ıslah ederek bedele dönüştürdükleri anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, 1948 tarih 2/10 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ve HUMK'nun 83. ve müteakip maddeleri hükmü uyarınca, davacıların davalarını kamilen bedele dönüştürmüş olmalarında bir isabetsizlik yoktur. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 Sayılı Inançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706 Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır . Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya kısmını mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması" miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, herbir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı? yoksa mal kaçırma amacın mı ? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur. Somut olaya gelince, mahkemece, davalının, taşınmaz satış bedeli olarak miras bırakana 11.000,00 Amerikan Doları ödediği yönündeki savunmasına ve buna ilişkin ibraz ettiği banka dekontuna itibar edilerek davanın reddi cihetine gidildiği anlaşılmaktadır. Oysa, ilgili bankadan celbedilen 12.2.2008 tarihli yazıda davalıya ait olarak belirtilen 02768313 nolu hesaba rastlanılmadığı bildirilmiş olup, mahkemece yargılama sırasında dekont bankaya gönderilerek doğruluğu teyit edilmediği gibi varsa böyle bir hesap miras bırakan ile davalıya ait müşterek hesap olup olmadığı üzerinde durulmamış ve bu konuda bir araştırma ve incelemede yapılmamıştır. Öyleyse, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve soruşturmanın hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde hükme elverişli olacak şekilde tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm delillerin toplanması, davalının ibraz ettiği banka dekontu ile ilgili yukarıda değinildiği üzere işlem yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, hüküm kurmaya elverişli olmayan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.