Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5960 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 4201 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ: ESPİYE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 19/09/2007NUMARASI: 2006/189-2007/191Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanlarının paydaş olduğu 1942/71 sıra nolu tapu kaydı kapsamında kalan taşınmaza davalıların izinsiz camii inşaatına başlayarak haksız el attıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesini istemiştir. Davalılar; çekişmeli taşınmazda miras bırakanlarınında paydaş olduğunu, harici ve rızai taksim sonucu uzun yıllardır kendilerinin tasarruflarında bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacı iddiası sabit görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tapulu taşınmazda paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden tarafların kök miras bırakanlarının çekişmeli yere uygulanan 1942/71 sıra nolu tapu kaydında paydaş oldukları, anılan hususun tarafların kabulünde olduğu, dava konusu taşınmazı davalıların tasarruf ettiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 2l3, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "akte vefa" kuralının yanında Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanunun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazda paydaşlar arasında fiili kullanım biçiminin oluşmadığı, davacıların bu taşınmazda az yada çok tasarruf ettikleri bir yer bulunmadığı mahallinde yapılan keşif, bilirkişi raporları ve mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile sabittir. Davalılar, miras bırakanlarının, başka taşınmazlarla birlikte harici ve rızai taksim yaptıklarını savunmuşlar, mahalli bilirkişi ve tanıklar bu yönde beyanda bulunmuşlarsada, davacının rızai taksimle başka taşınmazı tasarrufunda bulundurması yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde fiili kullanım biçiminin oluştuğu anlamına gelmez.Hal böyle olunca, davacının paya vaki elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.