Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5916 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6254 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/05/2011NUMARASI : 2009/197-2011/161Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir .Dosya içeriği ve toplanan delillerden, öncesinde 1574 parsel olarak davalıların miras bırakanları ve müşterekleri adına tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın, Hazinenin açtığı tapu iptali ve tescil davası sonunda Eyüp 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.1974 tarih 1972/231 Esas ve 1974/32 Karar sayılı ilamı ile 22.11.1973 tarihli krokiye göre 4700 m2 lik bölümünün tapu miktar fazlası olarak Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın derecattan geçerek 26.01.1976 tarihinde kesinleştiği, ancak, tescil kararı tapuda infaz edilmeden, 1574 parselin 30.01.1997 tarihinde imar uygulaması ile tapu kütük sayfası kapatılarak bir çok imar parselinin oluştuğu, dava konusu taşınmazın geldisi olan 231 ada 1 sayılı imar parselinin davalılar ve dava dışı Seyfettin adına tescil edildiği, 22.06.2001 tarihinde ifraz ve taksim sonucu anılan imar parselinden oluşan dava konusu 231 ada 14 parselin ½ şer paylarla davalılar adına tescil ediği, imar uygulaması sırasında anılan iptal tescil ilamının gözetilmediği anlaşılmaktadır.Bilindiği ve Türk Medeni Kanununun 705/1. ve 1022. maddelerinde düzenlendiği üzere taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tapu siciline tescil koşuluna bağlıdır. Diğer taraftan, taşınmazların tescilden önce mülkiyetlerinin geçmesine olanak sağlayan haller Türk Medeni Kanununun 705/2. maddesinde açıkça sayılmış olup, eldeki davada mülkiyetin tescilden önce geçmesini öngören kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, tapu iptal ve tescil kararının kesinleştiği 26.01.1976 tarihi itibarıyla ilamda belirtilen miktarda tapu kütüğünde isimleri yazılı şahısların mülkiyet hakları son bulur, mülkiyet hakkı yeni malike geçer. Hazinenin ilamı infaz ettirmemiş olmasının Türk Medeni Kanununun 705/2 maddesi hükmüne göre kesinleşmiş mahkeme kararı ile kazandığı mülkiyet hakkını etkilemeyeceği şüphesizdir. Öte yandan, davacı Hazine imara karşı çıkmamakta, başka bir anlatımla imarın hukuka aykırılığı ve bu nedenle imar işleminin iptali istenmemektedir. Bu nedenle, ön koşul olarak Hazine tarafından imarın iptali için idare mahkemesinde iptal davası açılmasına gerek olmadığı gibi, hazinenin hakkına ulaşabilmesi için buna zorlanması da doğru değildir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesi uyarınca tapu iptali tescil davalarına bakmaya idare mahkemeleri görevli olmadığı gibi, adli yargının görevli olduğu tartışmasızdır.Davacı; mahkeme kararıyla oluşan mülkiyet hakkı gözetilmeden, davalı adına yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürmek suretiyle, imarla ve daha sonra taksim - ifrazla davalılar adına oluşan çekişme konusu 231 ada 14 parsel sayılı taşınmaz tapusunun iptali ile imar öncesi 1574 parseldeki 4700/13700 hisseden payına düşen kısmın Hazine adına kayıt ve tescilini istemektedir.Hemen belirtilmelidir ki; mülkiyet hakkının tescille doğabilmesi için geçerli bir hukuki sebebe dayanması gerekir.Çekişme konusu taşınmazın geldisi olan 231 ada 1 parselin, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uygulaması sonucu 1574 parsel sayılı taşınmazdan oluştuğu ve 1574 parselin tamamının imar uygulamasına tabi tutulduğu tartışmasızdır.3194 sayılı Yasanın 18. maddesi hükmüne göre, yapılan imar uygulamalarında ‘ Hamur Kuralı’ denilen düzenlemeyle kadastral parseller birleştirilerek önce bir bütün haline getirilmekte, sonra bir kısmı ortak yerlere ayrılmakta, arta kalan yerlerde hak sahiplerine dağıtılmaktadır. Bu uygulama sonucu kadastral parselde malik olan kişilere daha az yer verildiği gibi, kadastral parseldeki yeri ile hiç ilgisi olmayan bir imar parseli verilebilmekte veya bir başka imar parselinde paydaş hale getirilmektedir.Somut olayda çözüme kavuşturulması gereken husus; Eyüp 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.1976 tarih, 1972/231 esas ve 1974/ 32 karar sayılı ilamında hükme esas alınan 22.11.1973 tarihli tescil krokisi kapsamı ile hazinenin bağlı tutulup tutulmayacağıdır. Öncelikte belirtilmelidir ki, Hazineye mülkiyet hakkı sağlayan anılan mahkeme kararı infaz edilmediğinden, Hazine adına tapuda sicil kaydı oluşmadığı gibi, Hazineyi kapsamı ile bağlayacak bir çapta oluşmamıştır. İmar uygulaması sırasında 1574 parseldeki Hazinenin mülkiyet hakkı tapuya yansımadığına ve çap oluşmadığına göre, Hazinenin 1574 parsel üzerinde iptal tescil krokisi ile ayrılan kısmın tüm taşınmaza oranı kadar ( 4700/13700) hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Bu hak 3194 sayılı İmar Kanunun 18. maddesi uygulaması ile 1574 parselden ayrılan imarla oluşan tüm imar parselleri üzerine de bu oranda yansıyan bir haktır. O halde, 1574 parselden imar sebebi ile oluşan tüm taşınmazlar için kroki kapsamında kalıp kalmadığına bakılmaksızın Hazine tarafından tapu iptal-tescil davası açılabileceğinin kabulü gerekir. Aksi düşüncenin kabulü halinde, imar öncesi aynı statüde olan paydaşlardan imar uygulaması ile taşınmazı Hazine krokisi kapsamında kalanlar için davanın kabulüne, dışında kalanlar için davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucunu doğuracağından, bu durum hakkaniyete uygun olmayacağı gibi, Anayasanın eşitlik ve genellik ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Bundan ayrı, eldeki davadaki uyuşmazlık sonuçlandırılmak istenirken, bu kez, paydaşlar arasında bir çok davanın açılmasına da sebebiyet verileceğinden usul ekonomisine de uygun olmayacaktır.Somut olayda, mahkemece 175 m² büyüklüğündeki dava konusu taşınmazdaki toplam pay miktarı 17500 olduğu benimsenerek, her bir davalının payı 8750/17500 kabul edilip, 3002 payın iptali ile davacı adına tesciline hükmedilmiştir. Ne var ki, Eyüp 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.1974 tarih 1972/231 Esas ve 1974/32 Karar sayılı ilamı doğrultusunda 175 m² lik taşınmaza 4700/13700 m² lik oran uygulandığında daha az taşınmaz parçasının iptal ve tescile konu olacağı görülmektedir.Hâl böyle olunca; 1574 parselden oluşan çekişmeli 231 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerinde, Hazinenin kesinleşmiş ilama dayanan mülkiyet hakkı bulunduğuna göre, her bir davalının 1/2 payı yönünden 4700/13700 payın iptali ve davacı Hazine adına tescili ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde bu orandan daha fazla olacak şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davalılar vekilinin temyiz itirazları değinilen yön itibarıyla yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden dolayı (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.