MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/12/2013NUMARASI : 2011/20-2013/706Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil, olmadığı takdirde alacak davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal tescil isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedelin tahsili isteğine ilişkindir. Mahkemece, temlikin mal kaçırma amacı ile yapıldığı ikinci el konumundaki davalı Ramiz'in de iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle iptal tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1932 doğumlu mirasbırakan Ayşe'nin 23.07.2010 tarihinde evli ve çocuksuz olarak öldüğü, geriye mirasçı olarak dava dışı eşi İlhan, kardeşleri Recep ve davalı Fatma, kendisinden önce ölen kardeşi Sülüş'ten olma yeğenleri davacılar Hayriye, Halil ve Seviye'yi bıraktığı, 03.06.2004 tarihinde 2860 parsel sayılı 300 m² arsa nitelikli taşınmazdaki ½ payının tamamını ölünceye kadar bakma akti ile kardeşi Recep'ten olma yeğeni Hüseyin'e temlik ettiği, Davalı Hüseyin'in ise 02.12.2010 tarihinde temellük ettiği payı ölünceye kadar bakma akdinin tanığı olan diğer davalı Ramiz'e 90.000 TL bedelle satış suretiyle aktardığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. 818 s. Borçlar Kanununun (BK) 511.) maddesinde, “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” olarak tarif edilmiştir.Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK'nin 617 (BK'nin 517.) maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.Öte yandan, TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi hükmüne göre; “Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.”Uyuşmazlığın değinilen TBK'nin 617/son (BK'nin 517/son) maddesi uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı yada büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.Somut olayda, mirasbırakan Ayşe'nin 78 yaşında çocuksuz olarak öldüğü, eşi İlhan'ın Bulgaristan'daki işleri nedeniyle müşterek ikametgaha yılda bir kaç kez geldiği, mirasbırakanın mal kaçırmasını gerektirecek ölçüde davacı mirasçıları ile aralarında sorun olmadığı, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin ölünceye kadar bakma aktine dayalı olup 03.06.2004 tarihinde gerçekleştirildiği, öldüğü 23.07.2010 tarihine kadar akte aykırılık nedeniyle, başka bir ifadeyle bakılmadığı iddiasıyla bir dava açmadığı, tanık beyanlarına göre de davalının esasen miras bırakana ilgisini eksik etmediği temlikin muvazaalı olmayıp gerçekten bakım karşılığı yapıldığı davalının da bakım borcunu yerine getirdiği anlaşılmaktadır.Hâl böyle olunca; ilk ele yapılan temlik muvazaalı olmadığına göre ikinci el Ramiz'in iyiniyetli olup olmadığının tartışılmasına da gerek olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.