Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5897 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 1794 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : MARMARİS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/11/2009NUMARASI : 2008/154-2009/455Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine,291 sayılı parselin bir kısmının idari kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek tapusunun iptalini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece,5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, Hazine tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.5.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat S.S.geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, 3621 Sayılı Yasa'dan kaynaklanan tapu iptali isteğine ilişkindir.Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine, yargılama masraflarının Hazine üzerinde bırakılmasına ve davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmiştir.Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve aynı Yasa’nın 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir. Öte yandan, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir ve mahkemece davanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Somut olayda, çekişmeli 291 sayılı parselin kadastro tespitinin kesinleştiği 15.11.1974 tarihten itibaren davanın açıldığı 08.05.2008 tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine göre, davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazı yerinde değildir, reddine.Ancak hemen belirtilmelidir ki, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Bir taraf dava açıldığı andaki mevzuat ve içtihat karşısında davasında haklı bulunduğu halde dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da İnançları Birleştirme Kararı nedeniyle davayı kaybederse yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yargısal uygulamada da kararlılık kazanmıştır (Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21/12/1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. HD 12/09/1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.HD 24/02/1976, 6296/1297). Bunun yanında, avukatlık ücreti de yargılama giderlerinden sayılır (29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı). Hal böyle olunca, uzman bilirkişiler aracılığıyla mahallinde keşif yapılarak taşınmazın 28.11.1997 gün, 5/3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda belirlenecek kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kalıp kalmadığının saptanması ve tarafların haklılık durumları dikkate alınarak yargılama giderleri ile avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Hazinenin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 25.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.