MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/06/2006NUMARASI : 2005/268-140Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakan A..M..ölmeden önce .. ve ..parselde bulunan payının yarısının devri için vekaletname verdiği halde payının tamamının davalıya devredildiğini,hataya düşürüldüğünü, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptaline, ya da saklı payının adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazları vekil eliyle satın aldığını, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, miras bırakanın amacının taşınmazlardaki paylarının ½ oranında davalıya satmak amacında olduğu gerekçesi ile devredilen payların ½ oranında iptali ile davacı adına tesciline karar verildi.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ’nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacının kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mahkemece yapılan araştırma inceleme ve uygulamanın hüküm vermeye yeterli olduğu söylenemezBilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; özellikle vekaletnamede gösterilen ve satışına yetki verilen taşınmazın akit tarihindeki değeri keşfen saptanmamıştır.Diğer taraftan vekilin davalı ile el ve işbirliği içinde hareket ederek vekalet veren murisi zararlandırma kastı olup olmadığı yönü üzerinde de durulmamıştır.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda toplanacak tüm deliller ile gerektiğinde bu yönde yeniden tanıkların bilgilerine başvurularak yukarıda açıklandığı şekilde vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının duraksamaya yer bırakmayacak nitelikte belirlenmesi gerekirken yetersiz araştırmaya dayanılarak yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.