Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 589 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15637 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GÖLCÜK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/07/2013NUMARASI : 2012/508-2013/517 Yanlar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılardan Müsemma tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'nun 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HUMK'nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olaya gelince, değinilen yasal düzenlemeler ve ilkeler gözardı edilerek, kısa kararda; davacı lehine hükmedilen ecrimisilin, davalılar E.. A.., H.. A.. ve Müsemma Ö.’den müteselsilen tahsiline karar verilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararda anılan davalılardan miras hisseleri oranında alınarak davacıya verilmesine şeklinde yazılmak suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar oluşturulması doğru değildir. Davalılardan Müsemma’nın temyiz itirazının kabulü ile, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.