Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5854 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 2687 - Esas Yıl 2013





Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan M.C. C.'un kat irtifakı kurulu 20 parseldeki 29 nolu bürosunu vekili olan oğlu S. aracılığı ile 20.11.2003 tarihinde oğlu F.n eşi olan davalı gelinine satış suretiyle temlik ettiği, 1920 doğumlu olan miras bırakanın 24.03.2006 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak 30.11.2010 tarihinde ölen oğlu F.un çocukları olan davacı torunları ile dava dışı çocukları S., F. ve F.'in kaldığı anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanın yapmış olduğu temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213. (6098 sayılı T.B.K. 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mahkemece anılan ilkeler doğrultusunda hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki; temyiz aşamasında davacıların, miras bırakanın bir meskenini babaları F.'a devretmesi sebebi ile dava dışı mirasçıların İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/44 Esas sayılı dosyasından aleyhlerine dava açtıklarını bildirdikleri, ne var ki; mahkemece anılan dosyanın getirtilip değerlendirilmediği, öte yandan; miras bırakanın başkaca malvarlığının olup olmadığı, sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, dava dışı mirasçılara temlik ettiği taşınmazlar bulunup bulunmadığı hususları da araştırılmış değildir. Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, davacılar aleyhine dava dışı mirasçıların İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/44 Esas sayılı dosyasından açtıkları dava dosyasının getirtilerek değerlendirilmesi, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek, davalı tarafça ibraz edilen ve imzaları inkar edilmeyen taahhütname başlıklı 1.7.1991 tarihli adi yazılı belge içeriği de gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.4.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.