MAHKEMESİ: MİLAS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 07/11/2007NUMARASI: 2004/355-2007/492Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden makili olduğu dava konusu 569 parsel sayılı taşınmazına davalının inşaat yapmak, kuyu kazmak, zeytin dikmek suretiyle haksız olarak elattığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.Davalı, birleşen karşı davasında taşınmaza yaptığı bir odalı ev, artezyen kuyusu ve zeytin ağaçlarının kendisine ait olduğunun tespiti ile, tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesi isteğinde bulunmuştur.Davanın reddine dair karar Yargıtay 14. Hukuk Dairesince “… eldeki davanın davalı tarafından açılan elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istekli davasının da müddeabihin aynı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğer davayı etkileyeceği HUMK’nun 45. md.gereğince eldeki davanın mahkemenin 2003/956 Esas sayılı davası ile birleştirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle …” bozulmuştur.Mahkemece, mülkiyetin tespiti davasının kısmen kabulü ile 569 parselde bulunan bir odalı evin, artezyen kuyusu ve 26 adet zeytin ağacının mülkiyetinin davacı M.Y.e ait olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil davasının mülkiyetin tespiti davasının sonucuna göre reddine karar verilmiştir.Karar, davacı (k.davalı) F... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Davacı, .....Köyü 569 parsel sayılı zeytinli ve tarla nitelikli taşınmazın maliki olduğunu, davalı eşinin, kişisel ya da ayni bir hakkı bulunmaksızın, taşınmaza basit baraka inşaa ettiğini, kuyu açtırdığını ve zeytin ağaçları diktiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve yıkım istemiştir.Davalı, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi tarafından kararın bozulmasından sonra birleştirilen davasında, taşınmaz üzerindeki, ev, artezyen kuyusu ve zeytin ağaçlarının kendisine aidiyetinin saptanmasını ve tapu kaydının beyanlar hanesine şerh edilmesini istemiştir.Mahkemece, mülkiyetin tespiti isteğinin kabulüne, elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil davalarının reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmazın davacı adına kayıtlı olduğu, dava tarihinden sonra, kuyu çalışır durumda iken, muhdesata ait olduğu bildirilen anahtarların davalı tarafından köy muhtarına teslim edildiğine ilişkin tutunak tutulduğu, taşınmaz üzerindeki 26 adet zeytin ağacının davalı tarafından dikildiği hususunda yanların ve mahkemenin görüş birliği içerisinde bulunduğu, yargılama sırasında yanların boşandıkları; mülkiyetin tespiti davasında önceden verilen ret kararının Yargıtay 14.Hukuk Dairesi tarafından; "... dava, muhdesatın tespiti ve davacıya ait olduğunun beyanlar hanesine şerhi istemine ilişkindir. Dava, açıklanan niteliği ile eda davasına konu olabilecek bir hakkın tespiti niteliğinde olmayıp beyanlar hanesi şerhinide içeren dava niteliğinde olduğu.... yıkım davası ile birleştirilerek görülmesi gerektiği..." gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmaktadır.Öncelikle belirtmek gerekir ki; davalı taşınmazdan elini çektiğini savunmuş ve bu yolda tutanak düzenlenmiş ise de, yıkımı istenen kuyu ve baraka ile zeytin ağaçlarının taşınmaz üzerinde bulunduğu, taşınmaz malikinin yıkım istediği gözetildiğinde yanlar arasındaki uyuşmazlığın halen devam ettiği kabul edilmelidir. Öte yandan, kuyu ve barakanın gerek nitelik ve özellikleri ve gerekse ekonomik değerleri nazara alındığında yıkımlarının aşırı zarar doğurmayacağı kuşkusuzdur. O halde, bu konudaki elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulü gerekir.Davalı tarafından dikildiği anlaşılan 26 adet zeytin ağacına gelince; Dosyadaki bilgi, belge ve beyanlar ile fenni bilirkişi raporundan taşınmazın zeytinli tarla niteliği taşıdığı sonucuna varılmaktadır. Bilindiği üzere, 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un 20. maddesinin 2.fıkrası uyarınca; "... zeytincilik sahaları daraltılamaz...." zeytin ağaçlarının sökülmesinin anılan yasanın amacına ve hükmüne aykırı bir sonuç doğuracağı açıktır. Ancak, Türk Medeni Kanununun 998. maddesinde tapu siciline kaydedilecek taşınmazlar sayıldıktan sonra 1009. maddede kişisel haklarda sözkonusu olan sözleşmelerden doğan haklar ile yasalarda açıkça öngörülen diğer hakların şerhedilebileceği bildirilmiştir. 1012. maddede ise; "... Bir taşınmazın eklentileri malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır..." denilmektedir. Keza, Tapu Sicil Tüzüğünün Altıncı Bölümünde yer alan " şerhler" başlığını taşıyan 54 ila 59 ve Yedinci Bölümünde gösterilen "Beyanlar" başlığını öngören 60 ve 61. maddelerinde de nelerin kütüğün şerhler ve beyanlar sütununda gösterilebileceği yönünde aynı düzenlemelere yer verilmiştir. Eldeki davadaki isteğin bu hallerden hiçbirisine uymadığı açıktır. Ne varki; tazmini nitelikte kişisel bir alacak sözkonusu ise ayrı bir davaya konu olabileceğinde de kuşku yoktur.Öte yandan, davalının kullanımına davacının, davadan önce muvafakat etmediği kanıtlanmış değildir.Hal böyle olunca, elatmanın önlenmesine, kuyu ve baraka konusundaki yıkım isteklerinin kabulüne, diğer birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.5.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.