Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5836 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 16014 - Esas Yıl 2012





Yanlar arasında görülen tapu iptal-tescil,tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın davalı N.Y.yönünden açılmamış sayılmasına, diğer davalılar yönünden reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların miras bırakanı H.nin maliki olduğu 1163 ada 2,3,4,5,6,7 parsel sayılı taşınmazları 15.01.2004, 1164 ada 9 parsel sayılı taşınmazı ise 13.07.2004 tarihli resmi akitler ile torunu olan davalı K.a satış suretiyle temlik ettiği, daha sonra bu taşınmazlardan 3,5 ve 6 parsellerin davalı H.İ.e 02.03.2006 tarihinde temlik edildiği, 7 parsel sayılı taşınmazın ise 22.05.2006 tarihinde davalı E.’e, onun tarafından da 12.07.2006 tarihinde davalı N.satış suretiyle temlik edildiği, davacıların temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece miras bırakanın mallarını paylaştırdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 237. md.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, miras bırakanın torunu olan davalı K.’ın annesi R. sağ olup, paylaştırmanın mirasçılar arasında sözkonusu olabileceği gözetildiğinde, mahkemenin paylaştırmaya ilişkin gerekçesi yerinde değildir. Hal böyle olunca, öncelikle yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, çekişme konusu taşınmazların davalı K.’a temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığının saptanması, muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğunun saptanması halinde son kayıt maliki davalıların iktisabının iyiniyetli olup olmadığının incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, yargılama sırasında ölen davalı N. hakkındaki davanın, 6100 Sayılı HMK’nun 55. maddesinde belirtilen usulü işlemler ikmal edilmeksizin açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması da isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.