Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5830 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3047 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/01/2007NUMARASI : 2006/471-29Taraflar arasında görülen davada;Davacı, üzerinde muhtesat bulunan adano’lu parselin imar uygulaması sonucunda 17053 ada 1 parsel sayılı taşınmaz olarak M... A... N..C.. Vakfı, A.Y.. M.. Vakfı, S.K..y.. M.. M.. .. Vakıfları ile Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini, enkaz bedelini ödemek istedikleri halde davalının anlaşmaya yanaşmadığını ve izinsiz, ruhsatsız olarak faaliyetine devam ettiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesine, taşınmaz üzerindeki davalıya ait muhtesat bedelinin 35.298.22 YTL olarak tespitine ve muhtesatın yıkımına karar verilmesini istemiştir.Davalı, uygulama imar planı ve parselasyon planının iptal edilerek davacıya ve kendisine verilen imar tapularının dayanaksız kaldığını, ortada mahkeme kararları doğrultusunda yeniden yapılan uygulama imar planı bulunmadığını, davacı tarafından belirlenen enkaz bedelinin çok düşük olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı idarenin bina ve müştemilat için Kamulaştırma Yasasına göre işlem yapıp kamulaştırma bedelinin tespiti davası açması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.5.2007 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat C.. Ş.. ile temyiz edilen vekili Avukat Y..D.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü : -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 17053 ada 1 parsel sayılı taşınmazın öncesini teşkil eden 4320 ada 4 nolu parselde davalının paydaş bulunduğu sonradan yapılan imar uygulamasında davalının 4 nolu parseldeki yapısının davacı idareye özgülenen imar parselinde kaldığı, 7.2.1994 tarihli imar uygulamasının idari yargıda açılan dava sonunda kabul edilerek işlemin iptaline karar verilmiş olmakla beraber 17.2.2005 tarihinde yeniden imar uygulamasına tabi tutulduğu ve sonraki bu işlemin kesinleştiği, önceki imar ada ve parsellerinin mülkiyet sınırlarında, yüzölçümleri ile hisse miktarından herhangi bir değişiklik olmadığı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının 16.8.2006 tarihli yazısı ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Başka bir ifade ile imar parselinin dayanağını teşkil eden iradi işlemin hukuksal varlığını koruduğu sabittir.O halde taraflar arasındaki çekişmenin 3194 sayılı İmar Yasasının 18.maddesi hükmü çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekeceği açıktır. Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olaya gelince, mahkemece iddianın ileri sürülüş biçimine göre yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde çekişmenin giderilmesi gerektiği halde somut olayla ilgisi bulunmayan 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası hükümleri uyarcınca çözüme kavuşturulacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin yasal olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerin toplanması, değinilen ilkeler doğrultusunda mahkemece gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün HUMK:'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 500.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ve alınan heşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.5.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.