Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5819 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5471 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : İSTANBUL 13. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/11/2012NUMARASI : 2011/383-2012/407Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın davalı Ayaş Belediyesi yönünden kabulüne, diğer davalı Vakıflar idaresi yönünden reddine ilişkin olarak verilen karar davalı Ayaş Belediyesi tarafından tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.03.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. T. ile temyiz edilen davacı S.. V.. B. R. N. ve vekili Avukat H.A. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın davalı A.. B.. yönünden kabulüne, diğer davalı Vakıflar idaresi yönünden reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 998 ada 11 nolu parselin 04.06.1958 tarihinde T. E. A. tarafından davacı vakfa satış suretiyle devredildiği, Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.02.1984 tarih ve 1982/572 E.1984/50 K. sayılı dosyası ile davacı V.. M.. tarafından davalı S.. V.. aleyhine 998 ada 11 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ve tescili istemiyle açılan davanın kabulüne ve eski kaydın ihyasına karar verilerek kararın kesinleştiği, sonrasında T. E. A.'ya ait 01.12.1958 tarihli vasiyetname gereğince taşınmazın 6/8 payının davalı Ayaş Belediyesi adına tescil edildiği görülmektedir.Davacı, 2002 ve 2003 yıllarında yapılan düzenlemelerle cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmesinin sağlandığını, 5737 sayılı Kanunun geçici 7. ve 11. maddeleri gereğince V.. M..ne yaptıkları başvurunun reddedildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; 5737 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi "Cemaat vakıflarının; a) 1936 Beyannamelerinde kayıtlı olup, halen tasarruflarında bulunan nam-ı müstear veya nam-ı mevhumlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar,b) 1936 Beyannamesinden sonra cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle halen; Hazine veya Genel Müdürlük ya da vasiyet edenler veya bağışlayanlar adına tapuda kayıtlı olan taşınmazlar, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onsekiz ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescilleri yapılır" şeklinde olup; Geçici 11. maddesi de, " Cemaat vakıflarının; a) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup malik hanesi açık olan taşınmazları,b) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamulaştırma, satış ve trampa dışındaki nedenlerle Hazine, V.. M.., belediye ve il özel idaresi adına kayıtlı taşınmazları,c) 1936 Beyannamesinde kayıtlı olup kamu kurumları adına tescilli olan mezarlıkları ve çeşmeleri, tapu kayıtlarındaki hak ve mükellefiyetleri ile birlikte bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren oniki ay içinde müracaat edilmesi halinde, Meclisin olumlu kararından sonra, ilgili tapu sicil müdürlüklerince cemaat vakıfları adına tescil edilir. Cemaat vakıfları tarafından satın alınmış veya cemaat vakıflarına vasiyet edildiği veya bağışlandığı halde, mal edinememe gerekçesiyle Hazine veya Genel Müdürlük adına tapuda kayıt edilen taşınmazlardan üçüncü şahıslar adına kayıtlı olanların Maliye Bakanlığınca tespit edilen rayiç değeri Hazine veya Genel Müdürlük tarafından ödenir " şeklindedir.Somut olaya yukarıdaki yasal düzenlemeler ışığında bakıldığında, davacı vakfın dava konusu taşınmazı 4.6.1958 tarihinde satış suretiyle edindiği, V.. M.. tarafından açılan dava sonucunda 17.02.1984 tarihinde verilen kararla vakıf üzerindeki kayıt iptal edilerek yeniden önceki malik T. E. A. adına olan kaydın ihya edildiği, akabinde bu kişinin 1.12.1958 tarihinde düzenlendiği vasiyetname uyarınca 6/8 payının davalı A.. B.., 2/8 payının ise dava dışı şahıslar adına kaydedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda 5737 sayılı Kanunun geçici 7. maddesinin (b) bendinde aranan taşınmazın halen Hazine veya V.. M.. ya da vasiyet edenler veya bağışlayanlar adına tapuya kayıtlı olması koşulunun gerçekleşmediği gibi, geçici 11.maddesinde aranan 1936 beyannamesinde kayıtlı olma koşulunun da gerçekleşmediği kuşkusuzdur. Öte yandan davacının bedelden kaynaklanan bir hakkı varsa, bu hakkını ayrı bir dava konusu yapabileceği de açıktır.Hal böyle olunca, davanın tümden reddedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın davalı A.. B.. yönünden kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.