Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5818 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5749 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasında görülen tapu iptal, tescil, tenkis ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.03.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı A.. P.. ve vekili Avukat geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar N.. C.. vd.vekili Avukat, davalı T.. C.., davalı C.. E.., davalı A... C..., davalı S.. C.., davalı G... C...gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil, tenkis ve tazminat istemlerine ilişindir. Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 07.12.1962 tarih ve 35 sıra numarasında tapuya kayıtlı taşınmazın mirasbırakan D... C... tarafından dava dışı H... K...'a satış suretiyle devredildiği, H...'in de taşınmazı davalıların murisleri olan O... ve S...'e satış suretiyle temlik ettiği, anılan tapulu taşınmazın kadastro sırasında 65 ada 30 parsel numarasıyla S... ve O... adına tespit edildiği ve kadastro tespitinin 30.03.1979 tarihinde kesinleştiği, muris D...C...'ın kadastro tespitinden sonra 19.07.1990 tarihinde öldüğü görülmektedir.Davacı, mirasbırakan tarafından yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Hemen belirtilmelidir ki, bu tür isteklerde dava hakkının murisin ölümüyle ortaya çıkacağı kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla, Kadastro Yasasının 12/3.maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemeye göre, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz. Başka bir ifadeyle anılan süre ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde uygulanır. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda uygulama yeri yoktur. Miras bırakanın ölümü ile tereke mirasçılara intikal eder ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olurlar. Somut olayda miras bırakan kadastro tespitinden sonra öldüğüne göre 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.