Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5817 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5778 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KOCAELİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/12/2012NUMARASI : 2012/57-2012/711Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.03.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat K Ö. ile temyiz edilen davalı M. Y. K. vekili Avukat V. K. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı A. E. T vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ,, tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1191 ada 141 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan A.. G.. tarafından 11.06.2009 tarihinde davalı M.. K..'a satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.Davacı, davalı A.. T..'in hileli eylemleri ile dava konusu taşınmazın diğer davalı adına tescilinin sağladığını, davalı Mustafa Yılmaz'ın da iyi niyetli olmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; davacının dava dilekçesinde, mirasbırakanın ölümüne kadar davaya konu taşınmazda muris ile birlikte yaşadıklarını, murisin ölümünden sonra taşınmazın satışa çıkartıldığını beyan ettiği, mirasbırakan A.. G..'ın 09.09.2011 tarihinde öldüğü, davacının ise Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 11.01.2012 tarihli ve 2011/3350-45 E.K. Sayılı kararı ile vesayet altına alındığı, eldeki davanın da 31.01. 2012 tarihinde açıldığı ve hak düşürücü sürenin geçmediği dosya kapsamı ile sabittir. Hemen belirtilmelidir ki, TBK'nin 39. maddesindeki 1 yıllık sürenin öğrenme tarihinden itibaren başlayacağı, öğrenme tarihinin işlem tarihi olabileceği gibi, somut olayın özelliğine göre işlem tarihinden ileri bir tarihin de olabileceği, bir başka ifadeyle işlem tarihinde fark edilemeyen bir hilenin çeşitli nedenlerle sonraki bir tarihte öğrenilebileceği açıktır. Bu durumda, hak düşürücü sürenin hesabında davacının öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınması gerekir. Davalı tarafın bu tarihten daha önceki bir tarihte davacının hileyi öğrendiğini iddia etmesi durumunda bu iddiasını ispat zorunluluğunda olduğu da kuşkusuzdur. Hâl böyle, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılması taraf delillerinin toplanması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.