MAHKEMESİ: VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 29/06/2007NUMARASI: 2006/132-2007/104Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı olan 181 ada 3 parsel ile 182 ada 12 parsel sayılı taşınmazların kısmen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldıklarını ileri sürüp, kıyıda kalan kısımlarının tapularının iptali isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu 181 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 32.56 m2'lik kısmının, 182 ada 12 sayılı parselin de 33.96 m2'lik bölümünün uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanan kıyı-kenar çizgisinin içerisinde kaldıkları ve bu tür yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; özellikle noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgelerden; çekişme konusu taşınmazların kadastro tespitine esas alınan tapu kayıtlarının, "Vakfıkebir Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.07.1977 tarih 368-394 sayılı ve Hazinenin de taraf olduğu 7360 m2'lik yer için tesis edilen tescil ilamına dayalı olarak" 09.09.1977 tarih ve 121 sayılı tapu kaydı ile tesis edildiği, ayrıca, yol fazlası olan 290 m2 yerinde "idari yolla" belediye adına oluşturulan 23.07.1974 tarih ve 45 nolu tapu kapsamında kaldığı bu taşınmazların 27.12.1979 tarihinde tevhit ve ifraz işlemlerine tabi tutularak tedavül görmesiyle oluşan tapu kayıtlarından oldukları öte yandan, dava konusu taşınmazların bir bölümünün 28.11.1997 tarih 5/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca mahkemece, saptanan kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. O halde, davacı Hazinenin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. Davalının temyizine gelince; gerçekten de davanın dayanağını teşkil eden 09.09.1977 tarih ve 121 sayılı tapu kaydının tescil ilamı ile oluştuğu sabittir. Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır. Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar. Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur. Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir. Bu itibarla, tarafları, mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüylede kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır. Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece de kendiliğinden (resen) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar. Somut olaya gelince, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde davalıların tapu kaydının oluşum şeklinin nedeni üzerinde durularak bir değerlendirme ve irdeleme yapılmış değildir. Hal böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak tespit dayanağı tapunun ilk tesislerinden olan 09.09.1977 tarih ve 121 sayılı kaydın eki tescil krokisinin yerinde uygulanması, çekişmeli taşınmazların tescil krokisi kapsamında kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulması, kroki kapsamında kaldığının saptanması halinde kesin hükmün oluştuğu gözetilerek davanın reddedilmesi, aksi halde kabul kararı verilmesi gerekirken, değinilen yön gözardı edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.