Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5763 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 4607 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: DÖRTYOL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 13/02/2009NUMARASI: 2008/555-2009/152Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalıdan satın alarak kayden paydaşı olduğu 96 parsel sayılı taşınmaza, davalının boşaltıp teslim etmeyerek müdahalede bulunduğunu ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.Davalı, çekişme konusu taşınmazın satış bedelini almadığını, teminat olarak davacıya temlik ettiğini ve bu konuda protokol düzenlediklerini, işlemin şekil şartlarını da taşımadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının çekişmeli taşınmaza korunmaya değer haklı bir nedene dayanmaksızın ikamet etmek suretiyle elattığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, kısa kararda "elatmanın önlenmesi ve ecrimisile", gerekçeli kararda ise, sadece "elatmanın önlenmesine" hükmolunmuştur.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Oysa, mahkemece kısa kararda ecrimisil yönünden de davanın kabulüne hükmolunduğu halde, gerekçeli kararda bu konuda hüküm kurulmadığı görülmektedir. Öyle ise, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.04.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.05.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.