MAHKEMESİ : NİĞDE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/12/2009NUMARASI : 2006/294-2009/727Yanlar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların babaları H.K.’ün 21.09.2002 tarihinde ölümü ile mirasçıları eşi A.K., çocukları F. K., Y.Ç. (K.) ve N. Bakımlı (K.) ya mirasen intikal eden tüm taşınmaz mallarının, Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen 06.08.2003 tarih, 5366 yevmiye numaralı resmi senet ile verasette iştirak halindeki mülkiyetten müşterek mülkiyete intikali sağlanarak, Sarı köprü mahallesi 687 ada 197 parseldeki B blok 3. kat 14 nolu bağımsız bölüm, Konaklı köyü 274, 675, 1551 numaralı parseller ile Konaklı köyü 66 ve 67 parsel sayılı taşınmazdaki 2/3 miras bırakan payının F., N. ve Yurdagül’e eşit paylarla intikali sonucu 2/9 payın Y.Ç.’ya, Konaklı köyü 324 parseldeki 50000/916000 payın tamamı, 2659 parseldeki 1/3 payın tamamı, 814 parselin tam payı, 138 parselin 114/3648 payı ile Konaklı köyü 66 ve 67 parsel sayılı taşınmazdaki 2/3 miras bırakan payının F., N. ve Yurdagül’e eşit paylarla intikali sonucu 2/9 payın N. Bakımlı’ya, Burhan mahallesi 261 ada 47 parselde kayıtlı 2. kat 4 nolu meskenin tamamı, Konaklı köyü 291 parselin tamamı, 1093 parselin 1/3 payın tamamı ile Konaklı köyü 66 ve 67 parsel sayılı taşınmazdaki 2/3 miras bırakan payının F., N. ve Yurdagül’e eşit paylarla intikali sonucu 2/9 payın F. K. ‘e, Konaklı köyü 2863 parselin 18/768 payı ile 138 parselde 114/3648 payın tamamı A.K. adına intikal ve taksim sonucu adlarına tescil edildiği, tarafların tapuda ki resmi işleme bizzat katıldıkları anlaşılmaktadır.Davacı, Miras bırakan H.K. taşınmaz mallarının rızai taksim ve intikaline ilişkin 06.08.2003 tarihli resmi senette beyan ve imzası bulunan mirasçı A.K.’ün 12.06.2003 tarihinden itibaren hukuki ehliyetinin bulunmadığı Adli Tıp raporuyla belirlendiğinden, resmi taksim senediyle davalılar N. Bakımlı,Y.Ç. ve A.K.’e intikal eden tüm taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile muris H.K. adına tapuya tesciline ayrıca Fergusson 240 S traktörün devir işleminin iptaliyle Miras bırakan H.K. adına tecili istemiyle eldeki davayı açmıştır.Davacı, 64 parsel sayılı taşınmaz ve Fergusson 240 S traktör hakkındaki taleplerinden yargılama sırasında vazgeçmiştir. Taksim sözleşmesinin tarafı olan ve hukuki ehliyetsizliği iddia edilen miras bırakan H.K.’ün eşi A.K.’ün 11.08.2005 tarihinde ölümü sonucu, oğlu davacı F. ile kızları davalılar N. ve Yudagül mirasçısı olarak kaldığı, A.’ün mirasçılarının dava da yer aldığı tespit edilmiştir. A.K.’ün, Niğde Noterliğinin 12.06. 2003 tarihli vekaletnamesi ile Niğde ili ve ilçelerindeki tüm taşınmazlardaki hak ve hisselerinin satışı için oğlu davacı F. K.’ü vekil olarak yetkilendirdiği, vekil F.’in 20.06.2003 tarihinde A.K.’ün 138 parsel sayılı 40.00 m2 miktarlı taşınmazdaki 209/456 payı ile 139 parsel sayılı 28.800m2 miktarlı taşınmazın tamamını 45.000,00TL bedelle vekaleten N.B.’e sattığı bu satışların bilgisi dışında yapıldığı iddiasıyla A.K.’ün vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile vekil F. ve son kayıt maliki Necati hakkında açtığı dava Niğde 1 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/577 esas 2007/390 karar sayılı ilamı ile kabul edilerek 09.06.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Anılan bu dava da, Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun 15.06.2005 gün 1131 sayılı raporuyla A.K.’ün 12.06.2003 tarihinde hukuki ehliyete sahip olmadığı saptanmıştır. Miras bırakan H. terekesindeki taşınmaz malların taksimi sonucu anne A.’e 2863 parsel sayılı taşınmazda 18/768 pay, 138 parsel sayılı taşınmazda 114/ 3648 pay verildiği, asıl mal taksiminin davacı ve davalılar arasında yapıldığı ayrıca davacının taksimle adına tescil edilen taşınmazların satışı suretiyle temliki tasarruflarda bulunduğu gözetildiğinde, davacının bu isteminin objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olamadığı davanın dinlenip dinlenmeyeceğinin öncelikte tespiti gerekir. Bilindiği gibi; 9.3.1955 tarih ve 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında özetle, “…hukuki muamelenin hükümsüzlüğü iddiası objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı olduğu takdirde dinlenmez, zira bir hakkın suistimali durumuna girer ve kanuni himayeden mahrum olur.” denmektedir.Türk Medeni Kanununun 2.maddesi hukuk sistemimiz bakımından çok önemli iki prensibi açıklar. Bunlardan birincisi, her somut olayda hakların kullanılmasının kapsam ve içeriğini sınırlayan “objektif iyi niyet” ikincisi ise, hakların kötü kullanılmasının sonucunu gösteren ve bunun hukuk tarafından korunmayacağını bildiren “hakkın kötüye kullanımı yasağı” dır.Hakkın kötüye kullanıldığı savunma olarak ileriye sürülmüş olmasa dahi bu husus def’i değil itiraz olarak kabul edildiğinden, dava dosyasından anlaşılan böyle bir durumu hakim resen göz önüne almak zorundadır(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun .4/11/1964 gün 1964/2-953 Esas ve 1964/640 K. sayılı ilamı ile 14.2.1951 tarih ve 1949/17 E, 1951/1 K. sayılı; 8/11/1991 tarih 1990/4 Esas, 1991/13 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme KararlarıObjektif iyiniyet olarak da tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen TMK.’nun 2.maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasın da düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır. Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK.nun 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 T. 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). .Dürüstlük kuralı, bir kimseden dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder. Bir davranışın bu nitelikte olup olmadığı, toplumda geçerli ahlak ölçülerine gelenek ve göreneklere, karşılıklı uygulana gelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre tayin edilir. Diğer yandan, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken; o kişinin hakkın kullanılmasında geçerli ve haklı bir yararının varlığı, hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkalarına vereceği zarar arasında aşırı oransızlığın olmaması, bir kimsenin kendi ahlaka aykırı davranışına dayanmaması ve uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunmaması gibi ölçütler hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını belirler. Bir hakkın, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar vermesi, hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Bu durum da hak sahibinin başkasını zarar verme amacıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan, başkasına zarar verme kastı değil, fakat hakkın objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır. Hakkın kötüye kullanımının genel yaptırımı, hukuk düzeninin her hangi bir hakkın objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılmasını korumamasıdır. Bu, bir kimsenin hakkını objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanmakla gerçekleşmesini arzuladığı amacın ya da hukuki sonucun elde edilmesini sağlayacak imkanlardan yoksun bırakılması demektir.Diğer taraftan, kullanılan hak soyut değil somut olaylara dayanmalıdır.Hak sahibinin hakkını kullanmada iyi ya da kötü niyetli olduğunu saptamak kullananın iç dünyası ile ilgili olduğundan bunu belirlemek oldukça güçtür. Ancak bunun belirlenmesi her somut olaydaki durum gözetilerek dışa yansıyan olgulara göre belirlenmelidir.Somut olayda; davacı vekaletnamenin düzenlendiği 12.06.2003 tarihinde, bu vekalet ile annesi A.’ün en büyük ve en değerli, 2 taşınmazını sattığı 20.06.2003 tarihinde ayrıca dava konusu edilen resmi taksim senedinin düzenlendiği 06.08.2003 tarihinde hukuki ehliyetsizliği bilmediğini iddia etmesi hayatın olan akışına aykırı olduğu gibi davacı taksim sonucu adına tapuda tescil edilen Konaklı köyü 66 ve 67 parsel sayılı taşınmazlarda ki 2/9 payını davalı kız kardeşleri N. ve Yurdagül’e 22.08.2003 tarihinde satış suretiyle temlik etmiştir. Bu durumda; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hukuki ve maddi olgular karşısında yerel mahkemenin, TMK.’nun 2 ve 3. maddelerine, herkesin haklarını kullanırken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğuna, iyiniyet ve hakkaniyet ilkesine, davacının da aynı resmi taksim senedine bizzat katıldığı ve taksim sonucu kendisine intikal eden taşınmazlarla ilgili temliki tasarruflarda bulunduğu, tüm resmi işlemler de hukuki ehliyetsizliği bilerek kendi yararına işlemler yaptıktan sonra, dava açma hakkının davalıları zararlandırma amacıyla kötüye kullanması sonucu davalılar zarar göreceğinden bu aşamada objektif iyiniyet kurallarına uygun olmayan bu hakkın kullanılmasını yasa korumayacağından davanın kabulü usul ve yasaya uygun değildir. Hal böyle olunca, davacının kendi kötü niyetli tutumundan yararlanarak bir hak elde etmesi ve bu hakka dayanması da olanaklı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerden dolayı yerindedir. Kabulüyle, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.