MAHKEMESİ: SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ: 16/02/2006NUMARASI: 2004/341-2006/60Taraflar arasındaki davadan dolayı Samandağ Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 16.2.2006 gün ve 341-60 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 24.9.2008 gün ve 7383-9703 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde taraf vekillerince istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal isteğine ilişkindir.Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı, davalı tarafından temyiz edilmiş, mahkeme tarafından verilen karar açıklamalı olarak onanmıştır.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tespitinin 28.2.1937'de kesinleştiği ve davanın 22.6.2004'de açıldığı anlaşılmaktadır.Her nekadar, nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 28.2.1937 ile davaların açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Bilindiği üzere, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup kamu düzeni ile ilgilidir. Mahkemece, davanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekli bir kuraldır.Hal böyle olunca; mahkemece kurulan hüküm onama tarihi itibariyle doğru olmakla beraber, sonradan yürürlüğe giren ve kesin hüküm halini almamış eldeki davalara da uygulanacağı öngörülen, yukarıda değinilen 5841 Sayılı Yasa hükümleri karşısında olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde sözü edilen hak düşürücü sürenin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Bu nedenle, davacı Hazine'nin karar düzeltme isteğinin reddine, davalıların karar düzeltme isteğinin ise HUMK.'nun 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 24.9.2008 tarih 7383-9703 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 16.2.2006 tarih 341-60 sayılı kararının anılan yasa hükümleri doğrultusunda bir karar verilmesi için HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,14.5.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.