Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5748 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 17322 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davacı, maliki olduğu 269 ada 16 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı binanın üst katının davalılar eski eşi ..ve kızı ..r tarafından haklı bir sebep olmaksızın kullanıldığını, davalı ... ile boşanmalarına ilişkin kararın onanarak kesinleştiğini, davalılara taşınmazı boşaltmaları için gönderilen telgraflardan sonuç alınamadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesini ve ecrimisil istemiştir.Davalı ..., davacı ile boşandıklarını, çekişme konusu taşınmazın evlilik döneminde birlikte alındığını, taşınmazda diğer davalı ile kaldıklarını, taşınmazın tapu kaydı üzerinde aile konutu şerhi bulunduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur. Davalı ..., davacının babası olduğunu, diğer davalı annesi ile birlikte çekişme konusu taşınmazda oturduklarını, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğuna dair mahkeme kararı bulunduğunu, gidebileceği başka yer olmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşur.Mahkemece, boşanma kararının kesinleşmesiyle çekişme konusu taşınmazın aile konutu olma niteliğini kaybettiği, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HMK'nin 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadıİşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Somut olayda; mahkemece 18.04.2014 tarihli kısa kararda ecrimisil talebi yönünden "1.100,00 TL"ya hükmedildiği hâlde, gerekçeli kararda "100.00 TL" yazılarak, kısa karara çelişkili gerekçeli karar oluşturulması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre temyize konu diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.