Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5744 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 4913 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : KARAİSALI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2000NUMARASI : 1999/1250-2000/479Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına tespit görüp tescil edilen 116 ada 6 parsel sayılı taşınmazın Ramazanoğlu Vakfiyesi kapsamında olduğunu, zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek, kaydın iptali ile Vakıflar adına tescilini istemiştir. Davalı, cevap vermemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre;çekişme konusu 116 ada 6 parsel sayılı taşınmazın zilyetliğe dayalı olarak belgesizden davalı adına tespit ve 17.02.1995 tarihinde tescil edildiği görülmektedir. Davacı, çekişmeli taşınmazın kısaca Ramazanoğlu Vakfiyesi denilen 945 tarihli Ramazanoğlu Halil Beyoğlu Piri Mehmet Paşa Vakfiyesi kapsamında kaldığını ve vakfedildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, yerinde yapılan uygulama sonucu elde edilen teknik bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın davacının dayandığı vakfiye sınırları içerisinde kaldığı, vakfiye tercümesinin ilk sayfasında "bütün arazi ile " denilerek bizzat vakfedildiğinin bildirildiği görülmektedir. Ne var ki, anılan raporun hükme elverişli olduğu söylenemez. Bilindiği üzere; bir taşınmazın vakıf malı olduğunun kabul edilebilmesi için vakfiyenin genel sınırları içerisinde kalması yeterli olmayıp, vakfedilen mallar arasında bulunup bulunmadığının ayrıca saptanması gerekir. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazların münhasıran vakıf senedinde, vakfiyede ve vakıf defterinde yer alıp almadıkları konusunda yeterli ve açık bir bilgi ve belirleme bulunmamaktadır.Hal böyle olunca, yukarıda değinildiği gibi gerekli araştırma, inceleme ve uygulama yapılmak suretiyle dava konusu taşınmazların vakfedilen mallar arasında bulunup bulunmadıklarının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, ondan sonra bir karar verilmesi, ayrıca kabule göre de taşınmazın vakfiye kapsamında kaldığının belirlenmesi halinde, davalı adına olan kaydın iptali ile çekişmeli yerin davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, muhdesattan kaynaklanan bedel davalıya ödenmesi kaydıyla yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması da doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.05.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.