MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/04/2013NUMARASI : 2012/644-2013/193 Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Davanın reddine dair verilen karar Dairece, "görevsizlik kararı kesinleştiği halde 10 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için müracaat edilmesi nedeniyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)'nun 193. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nin 20.maddeleri dikkate alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi" gerektiğinden bahisle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK'nin 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen bi??imde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK'nin 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda "1086 Sayılı HUMK'un 193.ve 6100 Sayılı HMK'nin 20. maddeleri uyarınca davacının davasının açılmamış sayılmasına" karar verildiği halde, gerekçeli kararda "6100 sayılı HMK'nin 150. maddesi uyarınca davacının davasının açılmamış sayılmasına" denilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar oluşturulmuştur. Bu nedenle davalının bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı HMK'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.